top of page
  • Yazarın fotoğrafıMurat Hüseyin inceoglu

Salzburg "Mozart'ın evi"


Avusturya'nın 160 bin nüfuslu bu minik kenti belki de Mozart denilen müzisyen olmasaydı dünyada hiç tanınmış bir kent olmayabilirdi. Minik ve ilk bakışta insana sempati hissi uyandıran bu minik kenti bir hafta sonu kaçamağı veya Münih'e gelmişken minik bir kaçamak gibi de görebilirsiniz.



Hallstad gezisini de dahil ederseniz üç gün çok yeterli olacaktır. Ancak Almanya'nın Königssee veya Avusturya'nın diğer göllerine de bakmak isterseniz bir iki gün daha eklemek uygun olacaktır.




Salzburg’da gezilecek yerler tanıtımına geçmeden önce bir kaç noktaya değinmek gerekir. Salzburg’u Salzach Nehri ikiye ayırıyor. Şehrin eski kent yani Altstadt bölgesi kalenin ve gezilecek yerlerin çoğunu kapsayan bölge, diğer kısmı ise daha yeni kısımları oluşturuyor. Nehir de şehirde adını tuzdan alıyor. Çünkü eskiden madenlerden çıkan tuzu taşımak için nehir kullanılıyormuş. Tuz ticaretinin Salzburg tarihinde önemi büyük, sebebi ise bölgede acayip bir tuz zenginliğinin olması. Zaten o dönemde tuza “white gold” yani beyaz altın deniyormuş çünkü en az altın kadar değerliymiş ve fiyatları da çok yüksekmiş. Çünkü tuzu buzdolabı olmadan önceki dönemde yemekleri muhafaza etmek için kullanılıyordu




Salzburg Kalesi (Hohensalzburg)

Kentte her yerden görülebilecek bir simge yapı konumunda Salzburg Kalesi, 1077 yılında ilk haliyle yapılmış. Günümüzdeki son haline ise 1520 yılları civarında kavuşmuş. İçerisinde gezilebilecek bölümlerinde olduğu ama özellikle kent manzarası ile öne çıkan bir bina. Benim ilgi alanımın dışında kalan bu binayı görmemek mümkün olmadığı için burada değinmeden geçemedim.



Mozarts Geburtshaus

Türkçe olarak açıkmak gerekirse Mozart'ın evi. Salzburg’a yönelik turistik seyahatler eninde sonunda Mozart’a bağlanıyor. Hatta şehirde sayısız mekânda ve mağazalarda satılan ürünlerin üzerinde dünyaca ünlü müzik insanının adını görmememek mümkün değil zaten. Biliyorsunuz insanlar bu tür paraya çevirebilecekleri şeyleri hiç kaçırmıyorlar.



Ancak Salzburg’un en tanınmış kişisine ilgi duyan gezginler için Mozart Geburtshaus kentte ziyaret edilmesi gereken kültürel tesislerin başında geliyor. Önünde bekleşip duran tursit kalabalıkları nedeniyle asla gözden kaçmayacak bu sarı badanalı ev, 27 Ocak 1756 tarihinde Mozart’ın doğduğu ve hayatının ilk 17 yılını geçirdiği yer olarak tanınıyor.



Wolfgang Amadeus Mozart’ın doğduğu evi ziyaret ettiğinizde sanatçının bir zamanlar kullandığı eşyaları yakından inceleme imkânına kavuşabilirsiniz. Üç katlı yapıda sergilenen müzik aletleri, belgeler ve portreler sayesinde sadece Mozart’ın yaşamının ilk dönemleri hakkında bilgiler edinmekle kalmayıp büyüdüğü dönemin koşulları, arkadaşları ve iş yaptığı insanlarla ilişkileri ve opera tutkusu ile ilgili de fikir sahibi olabilirsiniz.




Salzburg Katedrali

Gezilecek yerler listesinde illaki bir kilise adı olur. Bende size boş geçmeyim dedim. Ancak kentin çok küçük olan altstad gölgesinde zaten bu yapıyı görmemeniz mümkün değil. Size burada bir dizi ansiklopedik bilgi sıralamayacağım çünkü bana benzerlerinden farklı bir his uyandırmadı.




Getreidegasse

Burası Salzburg’un en güzel, en popüler caddesi. Mağazalar, butikler, restoranlarla dolu bu caddeyi değişik kılan şey ise ferforjeli mağaza tabelaları. Eskiden bu caddede bulunan tüccarların kullandığı tabela geleneğini hala sürdürülüyor ve birçok mağazada görülebiliyor.




Öyle ki cadde üzerinde bulunan McDonalds da geleneği bozmak istememiş ve muhtemelen görebileceğiniz en güzel McDonalds tabelasına sahip. Gören de McDonalds’a değil bilmemkaç Michelin yıldızlı restorana giriyorsunuz zannedecek.





Hangar-7

Şehrin biraz kenarında, havaalanının hemen dibinde tamamen camlarla kaplı müthiş ikonik bir mimarlık örneği. İçeride genellikle çağdaş sanatkarlardan Küçük sergiler var ama daha önemlisi Red Bull'un uçak filosu koleksiyonunu barındıran bir havacılık müzesi olması.



Müze diyorum çünkü modern uçakların yanında ikinci dünya savasından kalma uçaklar bile var. Ayrıca Red Bull'un F-1 yarış araçlarının bir kısmı da burada. Bu tür sergilerden hoşlananlar için mutlaka görülmesi gereken bir yer.



Eski kentte dört meydan var Rezidentplatz ve Domplatz ve önündeki kiliseler ile meşhur. Sound of Music gibi bazı müzikal filmlere de sahne olmuşlar.



Mozartplatz

Burası da Residenzplatz’ın dibindeki bir diğer meydan. Ortasında kimin heykeli var dersiniz? Evet doğru bildiniz: Mozart. Heykel 1846 yılında, Mozart’ın eşi öldükten birkaç ay sonra meydana koyulmuş. Meydanda aynı zamanda Salzburg Müzesi de bulunuyor.




Kapitelplatz

Katedralin ve Residenzplatz’ın bir ucu da Kapitelplatz. Bu noktada fark edeceksiniz ki, aslında bu meydanların hepsi birbirine çıkıyor. Aslında azıcık sokakta yürürken bu meydanlardan diğerine geçiyor olduğunuzu fark edemeyebilirsiniz. Bu meydanı diğerlerinden ayırmak pek de zor değil çünkü ortasında dev bir altın küre ve üzerinde intihara meyilli gibi görünen bir adam figürü var. Sizi kendisiyle tanıştırayım, bu “Sphaera”, sanatçı Stephan Balkenhol tarafından Salzburg Sanat Projesi kapsamında yapılan bir esermiş. Sanat seven birisi olarak sanat eserini azıcık şakaya alıyormuşum gibi görünüyor ancak eserin bende bıraktığı hissi sizin ile paylaşmak istedim.





Minik bir özet oldu ama kolay dolaşılabilecek sempatik bir Avrupa kenti olarak özetleyebilirim. Dünya büyük gezmek çok güzel kim tutar bizi.


0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page