top of page

Alman İsviçre'si

  • Yazarın fotoğrafı: Murat Hüseyin inceoglu
    Murat Hüseyin inceoglu
  • 6 Eki 2024
  • 9 dakikada okunur

Zürih, Schafhausen, Stein Am Rhein, Lauffenburg, Basel


Luzern'den itibaren kuzeye Almanya sınırına doğru yola alarak beş duraklı bir gezi rotamız olacak. İki kent, bir kasaba ve iki köyle İsviçre'nin daha Alman tarzını yansıtan bölümünü tamamlamış olacağız. Daha çok Alman etkisibib hissedileceği Fransız, İtalyan ve Alplerdeki otantik İsviçre bölümlerinden farklı teması olan bir kesimde ilerleyeceğiz.Alımlı ve güzel bir yolculuk sizleri bekliyor, haydi yola çıkalım.


ZÜRİH

ree

Çoğu insanın sandığının aksine İsviçre’nin başkenti Zürih değildir. Türkiye'deki Ankara - İstanbul karmaşasına benzer bir durumdur bu.  Zürih genel görüntü itibariyle her mahallesi lüks bir semt kıvamında  "parayla saadet olur mu? " sorusunu bağıra çağıra "evet" diye yanıtlayan bir şehir.

ree

Bu kentle ilgili gitmeden okuduklarım ve gezip gördüklerim sonucunda çıkardığım sonuç şu: Kesinlikle görülmesi gereken bir kent. Ama baştan söyleyeyim, turistik bir şehir değil. Turistler için türlü aktiviteler yok, sizin şehirde olup olmamanız kimseyi pek ilgilendirmiyor gibi.

ree

Ama yaşamak için, düzenli, rahat, huzurlu ve şık bir yaşam arzuluyorsanız dünyada Zürih'ten daha güzel bir şehir bulamayabilirsiniz. Zaten dünyanın en mutlu kentleri listesinde de hep ilk üçte kendine yer buluyor.

ree

Zürih'i gördükten sonra burada yaşama isteğinizin tavan yapacağından da emin olun. Ama dünyanın hem en pahalı kenti, hem de en yaşanılası kenti ödülünü defalarca almış bir kent. Zengin Araplar, rüküş Amerikalılar, süs meraklısı Fransızlar ile hiç alakası olmayan bir yer. Zengin ve sade, bir kuğu gibi huzurlu bir dokusu var.

ree

Ancak aynı zamanda üstüne ölü toprağı serpilmiş, yaprağın bile ses çıkarma korkusuyla kıpırdamadığı ağır bir sükûnet hakim kentte. Yaşadığınız kentte canlılık ve hareket arayanlardansanız burada sıkıntıdan patlamanız da mümkün.

ree

Kent merkezi 390.000 nüfuslu fakat çok yakındaki semtleri ile birlikte bir milyon kişiye ulaşıyormuş. İsviçre’de yaşayan her sekiz kişiden birisi bu kentte yaşıyor. Bizde ki İstanbul ile çok benzerlikleri var yani. Ama bu benzerlikler sadece sayılardan ibaret.

ree

Dünyanın en pahalı ve en yaşanılası kentinde bir trafik, kirlilik sorunu yok. Saat gibi çalışan metrosu 2013 yılındal bir arıza sonucu 6 dakika durunca trenlerdeki yolculara bir aylık ulaşım kartı hediye etmişler.

ree

Kentin merkezindeki ana tren istasyonu “hauptbahnof” oldukça büyük bir yer. Üst tarafında trenler altında büyük bir alış merkezi var. Heykellerle süslü bu binadan göle kadar (ki burada ona deniz diyorlar) uzanan 1.5 km’lik sadece yaya ve tramvaylara ayrılmış olan Bahnhofstrasse kentin çekim merkezi.

ree

Bahnhofstrasse’nin doğu paralelinde ise şehrin içinden geçen Limmat nehri yer alıyor. Şehrin iki yakası birçok köprüyle güzelce birbirine bağlanmış. Nehir kıyısına doğru ilerlerken 8,7 metrelik çapıyla Avrupa’nın en büyük saatine sahip kilisesi olan St Peterskirche’yi görmek güzel.

ree

Yine bu caddedeki Cafe de L’Odeon ise atlanmaması gereken yerlerden. Zürih’teki en eski kâffemi bilmiyorum ama en meşhur mekân olduğu kesin. Bir zamanlar bu kâffede Goethe, Wagner, Thomas Mann, Einstein, James Joyce, Lenin ve Troçki burada saatler geçirirlermiş. Bir kahvesini içersiniz artık.

ree

Urania tepesi kentin ilk kurulduğu yerlerden. Tepesinde dev bir teleskop var ve geceleri faalmiş. İsmini Uranüs gezegeninden alıyor. Gezegen ilk kez buradan gözlemlenmiş, daha sonra ismini aldıktan sonra onun anısına buranın ismi de Urania olarak değişmiş.

ree

Hemen göze çarpan iki yapı daha olacak. Bunlardan bir tanesi uzun yeşil kubbeli Fraumünster, diğeri ise iki kuleli Grossmünster (Büyük kilise). Fraumüster adlı kilisenin vitraylarını öve öve bitirememişler. Bende bu sebeple gittim. Güzel ama daha güzellerini de görmüştüm.

ree

Ancak bizim için buradaki en hoş sürpriz kilisenin hemen yanındaki meydanda kurulan panayır oldu. Yerel kıyafetlerini giymiş insanlar eski adetlerinde var olan yemekler ve eğlencelerini canlandırıyorlardı burası hakikaten çok hoş bir deneyim oldu.

ree

Panayır alanında her köşede bir müzik, eğlance ve yiyecek bulmanız mümkün.

ree

Kendinizi adeta ortaçağa ışınlanmış gibi hissediyorsunuz. Ortam ve kıyafetler oldukça iyi seçilmiş ve herkes çok doğal.

ree

İsmini söyleyemeyeceğim bu yerel çalgıları çalan genç arkadaşlar film seti gibi olan görselliği sesleri ile otantiklik katıyorlar.

ree

Bu da panayır alanındaki benim favorim. Bu bir fare ruleti herkez kendi istediği yuvalara parasını koyuyor ortaya bir fare bırakıyorlar fare hangi yuvaya girerse o kazanıyor. İnsanların bahis oynama isteği her devirde varmış anlaşılan.

ree

 Limmat nehri o kadar temiz ki, nehrin ara sokaklara uzanan kollarında su topu maçı yapmak için kaleler kurulmuş. Yani bizim ülkemizde dereden su içen çocuklar zehirlenip telef olurken, buradaki çocuklar bu berrak suda su topu maçı yapabiliyorlar. Bu resimde gördüğünüz de bir yüzme havuz tesisi.

ree

Zürihlilerin en sevdiği aktivitelerden bir tanesi de Zürih’in güneyinde yer alan Zürih Gölü’ne gitmek. Yazın gölde yüzmek çok popülermiş. Ayrıca Limmat nehrinin içine kurulmuş havuzlarda yüzmek ve akşamları ayağınızı suya sokarak barda eğlenmek de Zürihlilerin sıkça tercih ettiği bir stres atma yöntemiymiş.

ree

Göl kıyısı tamamen sosyal kullanım için ayrılmış. Bir tarafında hiç trafik yok, yeme, yüzme ve gezme aktiviteleri için bırakılmış.

ree

Zenginlik ve sadelik kentin tüm dokusuna işlemiş durumda. Ülkeye gelmişken Zürih'i mutlaka görmeli misiniz ? Tüm İsviçre'yi gezmiş birisi olarak şunu rahatlıkla yazabilirim ki eğer gezi rotanızın direk üzerinde görmenizi öneririm. Ama eğer değilse illaki şart değil. Ülkenin tamamı köy kasabaları o kadar güzel ki burayı görmemek müthiş bir eksiklik yapmaz.


SCHAFFHAUSEN

ree

İsviçre’nin Almanya sınırında sanki bir boz yap parçasıymış hissi uyandıran bir kanton başkenti burası. Öyle başkent falan deyince gözünüzde büyümesin nüfusu 35.000 kadar.

ree

Hemen her tarafı Almanya ile çevrili. Hani Türkiye haritasını iyi bilenler için Marmara denizindeki Erdek yarım adası gibi bir yer. Alman ekolüyle gelişmiş şirin ve süslü evlerden oluşan bir tarihi merkezi var.

ree

Çok renkli, güzel dokulu göze zevk veren evleri var ve birkaç tarihi çeşmesi var. Kentin her köşesinde orjinal detaylar var.

ree

Bu ülkedeki tarihi çeşmelerden hep içilebilir sular akması nedeniyle tüm gezi boyunca suya hiç para vermedik diyebilirim.

ree

Kent Rhein (Ren) nehri kıyısında kurulmuş. Bu nehri daha önce görmüş olanlar bilecektir insanı şaşkınlığa uğratacak kadar büyük bir nehirdir.

ree

Evlerin renk ve görselliğinin insanı etkilememesi mümkün değil. Bunu yapan kafa kadar koruyan bilinci de tebrik etmek gerekir.

ree

Avrupa’nın en uzun nehri Volga (3690 km) sonra Tuna nehri(2860 km), uzunluk bakımından Rhein 12. Sırada (1320 km). Ancak Rhein debi bakımından en yüksek su akış hızına sahip nehir konumunda.

ree

Aylara göre saniyede 900 ila 1300 m3, ortalamada saniyede 1080m3 su akmaktaymış. Ren değil de Rhein adını kullanma sebebim göreceğimiz pek çok yer ve yapının nehrin bu Almanca adı ile yazılması sebebiyledir.

ree

Hemen kentin sınırında gördüğümüz bu ağaç sanki gece tüm yapraklarını aşağıya toplamış gibi komik bir görsellik içerisindeydi.

ree

Burada gezip göreceklerimiz çok güzel bir tarihi merkez ve devasa bir nehirden ibaret değil. Schaffhausen’in size bir sürprizi var. Reinfall bir şelale değil çağlayan ama saniyede akan 1080m3 su ile insanın karşısında kendisini çok zayıf hissettiği yerlerden biri.

ree

Çağlayan kasabanın merkezine çok yakın yukarıda kısa bir araba yolculuğu ile hemen ulaşıyorsunuz. Park yerinde kaffe ve hediyelikçi gibi bir kısım tesislerin olduğu bir alandan aşağı yürümeye başlıyorsunuz.

ree

Siz suyu görmeden sesini duymaya başlıyorsunuz ancak ortamın yeşillik ve güzelliği daha ilk andan insanın aklını başından alıyor.

ree

Saniyede akan tonlarca suyun güzelliği ve gücü insanı büyülüyor adeta. Çağlayannın ortasında bir adacık var. Bazı adrenalin tutkunları tekne ile buraya çıkıp buradan da bakıyorlar. Ancak su o kadar güçlü ki bir gün bu adacığı yerinden söküp atacağı da çok açık.

ree

Tekne ayrıldıktan sonra iskelede kalan beyaz kıyafetli bu abinin adeta ruhu bedeninden ayrılmışta burada kalmış gibi görünüyor.

ree

En aşağı katmana indiğinizde suyun gücü karşısında ne kadar zayıf ve önemsiz olduğunuzu hissediyorsunuz. Burası bana Malta'da gördüğüm "Don't play Nature" yazısını anımsattı.

ree

Her koşulda buraya yolunuzu düşürün ülkede görülecek en güzel noktalardan birisi diyebilirim. Buraya bir hidroelektrik santralı yapılması planlanmış ançak ülkede yaşayanlar %91.6 oranında bir oyla bu şekilde doğal kalmasını seçmişler.

ree

Sınırlar burada o kadar karışık ki şelaleden kasabaya giderken iki kez Almanya'ya geçip dönüyorsunuz. Çocuğa yoğurt al gel desen başka ülkeye geçip alıp gelmesi işten bile değil.

ree

STEİN AM RHEİN

Yolumuza devam edeken sizleri büyüleyici bir orta çağ köyüne götüreceğim. Nehrin hemen kıyısına kurulmuş.

ree

Burası da Rhein nehri kıyısında minik bir kasaba. Stein almanca taş veya kaya (Stone) demekmiş. Yani adının anlamı Rhein taşı şekline bakılırsa eski bir kale olduğunu sanıyorum.

ree

Muhtemelen Konstanz gölünden çıkan nehrin kontrolü için yapılmış ama şimdilerde kale veya duvar falan yok.

ree

Ancak eskiden surlarla korunduğunu düşündürür yuvarlak bir planı olan nehir kıyısı kasabası.

ree

Küçük minik ama çok otantik detaylarla dolu bir köy burası. Binaların bazıları boyalı, bazıları süslü, bazıları eski ama bakımlı.

ree

Dükkanların tabelaları da çok orjinal bir işçilik ürünü bu tür şeyler çok gördüm diyebilirsini ama bu yoğunlukta ve alımlılıkta görmememiş olabilirsiniz.

ree

Çok ufak bir yerleşim olduğunu tekrar belirteyim ancak bu ufaklığın yanında köy meydanı ve ana caddesi son derece otantik ve orijinal. 

ree

Orta çağ yerel İsviçre Alman kültürünün yaşayan en sempatik üyesi bence. Türk gezginler tarafından pek bilinirliği yok her hangi bir gezi bloğunda söz edildiğini görmedim. Ancak  Almanya'da çok fazla övülmüş ve bence sonuna kadar hak ediyor.

ree

Bizim niye böyle köylerimiz yok diyor insan. Niye koruyamamışız diye hayıflanıyor ister istemez.

ree

İsviçre'de bu çeşmelerden gördüğünüzde alplerden gelen içilebilir su var demektir. güvenle içebilirsiniz.

ree

Binaların gösteriş ve güzelliği üzerlerindeki süs ve resimlerden geliyor. Köydeki bazı binaların isimlerini tarihi romanlardaki pek çok yer adına benzeteceksiniz.

ree

Evler dekorasyonlarından esinlenerek beyaz kartalın yuvası, güneş hanı, kızıl öküzün evi gibi isimlerle anılıyor.

ree

Dar sokaklı çıkma pencereli, beşik çatılı, resimlerle süslü yarı ahşap evlerle dolu bir köy.

ree

Sizde kızıl öküz hanında birer kahve içersiniz diye umuyorum. Sonra kalbinizin bir parçasını Stein am Rhein’da bırakarak batıya doğru devam edelim.     

ree

Kasaban çıkmadan başımı çevirip geriye baktığımda hakikaten kalbim kaldı.

ree

Sadelik, alımlılık güzellik her detayda var. Hep aklımdaki çılgın soruyu sormadan edemeyeceğim. "İnsanlar zengin oldukları için mi böyle oluyorlar? Yoksa böyle oldukları için mi zenginler?"

ree

Bu da kasabanın çıkış köprüsü. Köprüsü bie sempatik köy olur mu diyorsanız buyrun Stein am Rhein sizleri bekler.

ree

Yol üzerinde birçok ufak yerleşimden geçeceksiniz. Pek çok noktada iyi bir manzaralar göreceksiniz.

ree

LAUFFENBURG

İsviçre Almanya sınırında Ren nehri üzerinde yarısı bir ülkede diğer yarısı başka bir ülkede olan bir minik bir köy.

ree

Köyün İsviçre parçasının girişinde arabanızı bırakıp kısa bir yürüyüşle tüm köyü gezmeniz mümkün. Almanya'nın masal yolundaki mimariye çok benziyen bir köy burası. Zaten Alman İsviçresi çağrışımı da bende bu yüzden oluştu.

ree

Evler oldukça eski olmasına karşın oldukça bakımlı ve oldukça temiz.

ree

Ancak köy içerisinde ki çeşmeler şu anda Almanya'da değil de İsviçre'de olduğunuzu hemen hatırlatıyor.

ree

Ülkemizde "yeşillikler içerisinde doğa ile barışık rezidanslar" sloganı ile satılan evleri düşününce doğa ile barışık kelimesi çok anlam kazanıyor burada.

ree

Nehrin kıyısı özellikler yeşil birakılmış. Karşı kıyı Almanya.

ree

Bayraklar bu ülkenin olmazsa olmazı adeta belki de Avrupa'nın en çok bayrak asan ülkesi burasıdır. Ülke bayraklarının yanındakiler kanton bayrağı.

ree

Bu köprüden yürüyerek köyün başka ülkede olan diğer yarısına geçiyorsunuz. Bir köy, iki ülke , iki millet, iki para birimi.

ree

Burası Almanya tarafı. Evler nehir kıyısında yalı boyunda dizilmişler.

ree

Bizim geçtiğimiz sırada köprü üzerinde İsviçre tarafında gelin ve damat resim çektiriyordu.

ree

Bu da köyün İsviçre tarafının görüntüsü. Yeşil, temiz ve mnimalist kentler anlayışı bizden çok ileride malasef.

ree

Kızımın üzerinde oturduğu taş sınır taşı. Kızımın sol ayağı İsviçre'de sağ ayağı Almanya'da.

ree

Geri arabaya doğru yüyürken başka çeşmelerde çıkıyor karşımıza. Bu ülkeden ayrılınca diğer ülkeleri gezerken en çok bunları özleyeceğim sanırım.

ree

Biz burayı çok sevdik umarım siz de seversiniz. Zürih Basel yolu üzerinde çok yeyifli bir mola yeri diyebilirim.

ree

Şimdi Basel'e başlamadan bu arada Lörach adında Alman kasabasından söz etmek istiyorum. İsviçre o kadar pahalı ki çok yakın komşusu Alman kasabasında konakladık ki size de bunu öneririm.

ree

Hafta sonu tüm Basel buradaki restoran ve marketlere geliyor. Buna şahit olduk ve Basel'i gördükten sonra hakta verdik doğrusu.

ree

Kasabanın böyle sakin göründüğüne bakmayın bu resim sabah çok erken çekildi. Hafta sonu bu cadde insan kaynıyordu.

ree

Dükkanların birinin vitrinindeki minik gece lambaları şimdilerde ülkemizde hiç olmayan hoşgörüyü tekrar hatırlattı bize.

ree

Bu lambanın da sol yarısı Almanya'yı sağ raısı İsviçre'yi sembolize ediyor ve biri birilerine yaklaşınca burunları temas ediyor ve ışık yanıyor. Adeta biz ayrılmaz bir ikiliyiz der gibiler.

ree

Sınırda kimlik kontolü 2024 yılında göçmenler nedeniyle yeniden başlamış denilse de bizim gittiğimiz zaman bir kontrol yoktu. Lörach'tan Basel 5 kilometre zaten.

ree

BASEL İsviçre'nin en kuzeyinde yer alan Basel kentinin sınıra komşu kuzey yarısı oldukça minimalist başlıyor.

ree

Yaklaşık 190.000 nüfusu ile İsviçre’nin üçüncü büyük kenti konumunda. İnsanın zihnini zorlayacak bir coğrafi konuma sahiptir. Almanya ve Fransa ile çevrelenmiş, ortasından Rhein nehrinin geçtiği şirin bir kent Basel. Üç ülke köprüsü adı verilen bir yaya köprüsüyle nehir üzerinde üç ayrı ülkeye çıkmanız mümkün. Bir köprü üç ülke.

ree

Nehir, kenti küçük  (Klein Basel) ve büyük (Gross Basel) olmak üzere iki parçaya bölmüş. Kentin her iki parçası arasında belirgin rekabet hali varmış.

ree

Bölünmek demişken, Basel’de iki ayrı yerel yönetim olması da enteresan. Şehirde Basel-Landschaft ve Basel-Stadt diye iki kanton var. Kantonlardaki yasal yaptırımların bir kısmı, örneğin vergi oranları birbirinden farklılık göstermekteymiş.

ree

  Bu kadar karmaşa yetmezmiş gibi kentin hava alanı Fransa topraklarında üç kent için ortak havaalanı şeklinde tasarlanmış. Fransa’nın Mulhause, Almanya’nın Freiburg ve İsviçre’nin Basel kentleri ortak Euroairport havalimanını kullanmakta. Havalimanında her üç ülke için çıkış kapısı bulunmakta hangi ülkeye giriş yapacaksanız o ülkenin kapısına yöneliyorsunuz.

ree

Bu da yetmez diyorsanız Basel ana tren istasyonu çevre kentler içinde hizmet vermekte ve tek bilet sistemi uygulanmaktaymış. Sonra kim kimden parasını nasıl alıyor bilmem. Bu karmaşanın içinden nasıl çıktıklarını ben tam çözemedim ama o kadarını da onlar düşünsün artık.

ree

Basel kent merkezi gezimiz Mitterebrückle (orta köprü) denen tarihi köprü ile başlıyor. Küçük Basel’den büyüğüne yürürken hoş bir manzara bizi karşılıyor.

ree

Kendisi Basel ile özdeşleşmiş olan Desiderius Erasmusu da burada anmak gerekir sanırım. Erasmus ortaçağ döneminin son yıllarında Roterdam’da doğmuş, Rönesans döneminin ilk yıllarında da Basel’de ölmüş; sıra dışı bir rahip, aydın, mücadele adamıdır (1469- 1536) .

ree

Yaşadığı çağın hatalarını ve eksikliklerini çok iyi analiz ederek gerekli boşlukları doldurma konusunda gösterdiği gayretler sonucunda asırlarca okunan ve başvurulan eserlere imza atmıştır. Hümanizm’in kurucularından olan Erasmus, hayatı boyunca hiçbir savaş ve anlaşmazlıkta taraf olmamış, hepsini uzlaşma ile çözmeye çalışmıştır. Hayatı boyunca din, asalet ve para gibi konulara önem vermemesi nedeniyle çevresinde büyük kalabalıklar olmamıştır. Tüm insanların akıl ve sanatla birleştirilebileceğine inanan, savaşların anlamsız olduğunu savunan bir düşünceye sahipti.

ree

Bu da Basel'in kızıl belediye binası. İçi de dışı kadar etkileyici ve süslü. Bizim gittiğimiz pazar günü iki ülkeyi kapsayan bir koşu vardı meydanda.

ree

İnsanın mutluluğunun önündeki engel akıl mıdır? Erasmus’un belki de en can alıcı sorusudur bu…Deliliğin yüzeltilmesi gerektiğine inanır. Belediye binasının içindeki bu heykellerde deliliğin yüceltilmesini anlatıryor.

ree

İç avlunun detayları ve ortamı çok güzel, oradan ikinci bir iç avluya da geçmek mümküm.

ree

Bir gittiğimizde kent meydanında bir koşu yarışması vardı. Koşuculara engel olmayacak şekilde insanların gezmesi ve oturması ile birlikte ülkedeki rahatlık, serbestlik ve mutluluk ortamı bu meydana da yansımıştı adeta.

ree

Bizim gergin karaketerimize inat rahat ve gevşek insanlar yaşıyor bu kentte.

ree

Köprünün yanı başındaki heykel bizim gitmemize üzülmüş gibi arkamızdan bakıyordu adeta.

ree

Elinde valizi, mızrak ve kalkanı ile kente yeni gelmiş ve silüeti izler edasıyla Ren nehrini izlerken.

ree

İsviçre'nin bu Alman ekolünü yansıtan kuzey yarısı, Fransız ve İtalyan parçalarından ve İnterlaken bölgesinden oldukça farklı. Ancak her bölümün kendisine özgü bir güzellik ve cazibesi var.

ree

Bu ülkeni her yanı size ayrı bir lezzet bırakacak güzellikte, şık ve alımlı. Bir bahar ayında 10 günde tüm İsviçre'yi gezmenizi öneririm.

ree

Zürih, Schafhausen, Stein Am Rhein, Laufenburg ve Basel'den oluşan kuzey İsviçre'yi tek parçada yazdım. Biraz uzuzn oldu ama yazı sayısını çok artırmak istemedim. Dünya büyük gezmek ve yazmakla bitmez. Nice mutlu gezilere.

Yorumlar


© 2023 by Going Places. Proudly created with Wix.com

bottom of page