top of page
  • Yazarın fotoğrafıMurat Hüseyin inceoglu

İNTERLAKEN "GERÇEK İSVİÇRE"

ALPLERİN BÜYÜSÜ

Benzersiz manzaralarla ile dolu, her köşesi insanı büyüleyen orta İsviçre'ye hoş geldiniz. Göller, Alpler ve masalsı köy manzaraları bu bölgenin ana çizgilerini oluşturuyor.



Bizimde yaptığımız gibi İsviçre gezinize güneyden kuzeye doğru yapıyorsanız. Artık ikinci bölüme konu ve içerik bütünlüğü bakımından geldiğinizi söyleyebiliriz.



İlk bölüm Lozan, Mötro, Cenevre ve Fransanın büyüleci kenti Annecy olarak grupladım. Görece daha düz ve daha elit yerleşimlerle dolu bir grup. Buralarla ilgili bir yazı hazırladım bir göz atmanızı öneririm. Bu bölümün devamında Friburg ilindeki çikolata ve peynir rotasını ve devamında ki başkent Bern'i de ikinci bir yazıda özetledim. Bu iki yazı toplam İsviçre gezisinin ilk bölümünü oluşturuyor.



Burada ikinci bölüme giriş yapıyoruz. İki yazıda özetlemeye çalışacağın gibi burada görecekleriniz, ilk bölümden oldukça farklı içerikte olacak. Luzern dışında şehir yok, daha kırsal, daha dağlık ve daha manzara üzerine kurulu bir temada ilerliyeceğiz. Tekrar olacak gibi ama sarsıcı Alp manzaraları, çok güzel göller, inişler, çıkışlarla dolu maceralı ve bence etkileyici bir bölüm bizleri bekliyor. İsviçre tanıtım ofisinin sloganı ile; "Gerçek İsviçre" sizleri bekliyor.



THUN

İnterlaken bölgesinin kapısı sayılabilecek konumu olan bir şehir burası. Yaklaşık 40.000 kişilik bir yerleşim. Oldukça büyük Thun gölü ki buralarda Thunersee deniliyor, o kadar büyük. Tam bu noktada göl Aare nehrine dönüşüyor, şehir nehir ve göl birleşiminde birkaç adacık üzerine kurulu. Bern başkent olmadan önce kanton başkentiymiş. Sonra küçülmüş ancak askeri teçhizat üretim merkez konumundaymış, bir çok savunma yatırımları varmış.



Çok şirin bir kent, birkaç güzel meydanı, bir şatosu var. Evet, yahu burada da her yerin bir şatosu var anlamadım ki. İki katlı sayılabilecek bir ana caddesi var. Yani bir dükkânın çatısında yürürken öbürünün önünden geçiyorsunuz. Tam nehrin doğduğu yerde güzel ahşap bir köprüsü var.



Şehirde dolaşmak, meydanında şato manzaralı pozlar vermek, nehrin kalbini görmek ve iki katlı alışveriş caddesinde şöyle bir kısaca gezinmek hoşunuza gidecek. Benim “burada yaşarım” diyebileceğim kadar şirin ve ufak, sıcacık bir yer. Bu kentle aramızdaki tek soğukluk kışlarının fazla soğuk olması olabilir sanırım.




Buradan birkaç kilometre ileride Oberhofen şatosu var. Şaşırdınız mı, hala şaşırıyor musunuz, bazen ben bile şaşırıyorum. Burayı atlamayın! Burada durup güzel birkaç kare alıp, çok etkileyici Thun gölü manzaralarına bırakın kendinizi.




Thun kentinden İnterlaken'e doğru Thun gölünün kuzeyinden de güneyinden de gitmek mümkün. Size önerim kuzeyinden gitmeniz. Bırakmak deyince eğer aracınızın şoförü de kendisini manzaraya bırakırsa gölle samimi olmanın çok mümkün olduğu bir durumdan söz edilebilir. Gölle yakın temas halindeki çok acayip manzaralı bu yolu seçtim size, tünelli ve manzarasız yol yerine. Ancak manzaranın büyüsünü katlamak için mümkünse bulutsuz bir hava gerekli. Umarım iyi şans sizinle olur.


Bu çok manzaralı yolda 20 kilometrenin nasıl geçtiğini anlamayacaksınız. Sağınızda Nielsen dağı ve fonda beyaz Alpler, yanınızda mavi suları ile Thun gölü ve insanın ağzını açık bırakacak güzellikte yerleşimler. Sanırım bu güzel yol motorcular için de çok güzel bir rota olacaktır.



“THUN GÖLÜ VE BRİENZ GÖLÜ”

Genellikle mavi gözlü Thun gölünün yeşil gözlü ikiz kardeşi olan Brienz gölü çevresinde ve İnterlaken’in eşsiz vadilerinde iki tam gün geçirebileceğiniz pek çok aktivite, rota ve ikonik yerleşimler var. Size dikkatimi çeken, kendimce öne çıkan yerleri iki yazı içerisinde toparlamaya çalışacağım. Ancak siz arzu ederseniz burada üç ya da dört gün geçirseniz birçok rezerv alternatif bulabilme şansınız var, zaman artacakta boşa düşeceğiz diye bir endişeniz olmasın (hani varsa diye söylüyorum).



İlave program olarak Spiez gezisi, Ballengerg açık hava müzesi, Schilthorn tepesi, dağ yürüyüş rotaları, asma köprüler. Funikular ile çıkılan süper görselli kayak merkezleri gibi bir sürü yer veya aktivite var. İnişli çıkışlı, dağlı şelaleli, tünelli karlı pek çok aksiyonlu bir bölge burası. Son bir ilave olarak Avrupa kıtasının son kalıcı buzulu olan Jungfrau da bu bölge ilerisinde ve iki tren ile ulaşmak mümkün. Ben buzulda ne yapacağım boş ver diye düşünürseniz youtube'ta bir kaç bu yolculuğun videosunu izledikten sonra karar vermenizi öneririm. Görüntüler sizi çok gaza getireceğine eminim ama çok gaza gelmeden İsviçre tren sistemine gidip tren fiyatlarına bakın ve İsviçre frangı ile realize ederek plan yapmanızı öneririm.



Gerçekler, istekler ve İmkanlar İsviçre gezilerinde barıştırmanız gereken üç kardeş gibiler. öyle güzel bir ülkede bulunuyorsunuz ki her şeyi görmek isteyeceksiniz. Ancak bu aktivite için gereken zaman ve süreyi kendi bütçeniz ile barıştırmanız da gerekiyor. Eylem çok siz bütçe ve zamandan haber verin. İsviçre sizi büyülemeye hazır.



İNTERLAKEN

Thun gölü ne kadar mavi ve kusursuzsa, onun ikiz kardeşi Brienz gölü de o kadar yeşil ve sarsıcı. Kardeşi diyorum ama lafın gelişi değil, Alplerden doğan Aare nehri (hani Bern’de gördüğünüz berrak nehir) önce Brienz gölüne dalar. Öbür tarafından çıkar ve kısa bir yolculukla Thun gölüne girip ikinci kez tekrar doğar. Yani bu göllerimiz içlerinden geçen Aare nehri ile kardeşler.



Bu bölgede dağların arasında sıkışmış olan bu yerde iki göl arasındaki küçük bir düzlüğü saymazsak hemen hemen hiç başka düz bir yer yok. İki göl arasında (inter laken) anlamına gelen bu yerde kurulmuş bu minik kasaba. Biz kasabada iki gece konakladık. Bölge dünyanın en önemli kayak merkezlerinin kapısı olduğundan kışları çok popüler bir yer. Aslında kendisi çok büyüleyici falan değil ancak hemen yakınında insanın küçük dilini yutuveresi gelecek pek çok yerin kapısı konumunda.



Sizde otel zengini bu minik kasabada konaklayarak çevresindeki bazı doğal güzelliklere ve insan eliyle yapılmış fakat doğal güzellik sayılabilecek kasabalara yolculuk yapabilirsiniz. Ama İnterlaken size yemek, alışveriş üssü olacak. Hiçte görülecek bir şey yok değil hani, eğer güzel bir havada giderseniz (ki umarım) Höhe parkından Jungrau zirvesinin ve Alplerin sarsıcı manzarasını göreceksiniz.



Kasabanın her ki yanındaki Van Kedisi gözlü kartpostallık göllerini derin derin seyre dalacak ve adamlar nerelerde yaşıyor yahu diyeceksiniz (umarım). Atlamadan üstte koyduğum bizim burada konakladığımız otel. Konumu ve bahçesi hakkında iki resim fikir verici olacaktır. Araba ile geliyorsanız kesinlikle öneririm.



Artık İnterlaken’i tamamlayıp çevresine bakınalım. Buranın çevresi için kaynaklar da iki değişik isim kullanmış. Birincisi benim seçtiğim İnterlaken. Adı kasabayı değil çevresini kastederek yazılmış. İkincisi Berner Oberland yani Bern kenti dışındaki Bern kantonu anlamında. Ben ilkini seçtim ama diğerini de duymuş olun bazı yerlerde karşınıza çıkacak. Haydi 567 rakımlı İnterlaken’den yolculuk başlasın.



LAUTERBUNNEN

Bir vadide tırmanmaya başladık rakım (796), buzul çağında buzların oyduğu bir vadi burası. Alplerin kalbine doğru uzanan oldukça derin birkaç kilometre eninde yemyeşil sarsıcı bir vadi.



Bu Lauterbrunen vadisi boyunca söz edeceğim tüm yerleşim yerlerinde gözleriniz Heidi’yi ya da keçilerini otlatan Peter’i arayacak. Ahşap evlerden oluşmuş köyler, ormanlık dağlar ve derin Lauterbrunnen vadisi rüya gibi bir yer.



Brunnen çeşme demek. Amcak İsviçreliler burada biraz kinaye yapıyorlar ve şelalelere çeşme diyorlar. Bu vadiye de 72 çeşmeli vadi diyorlar.İrili ufaklı 72 şelale berındırıyor vu derin vadi. İnterlaken'den girip yolda ilerledikçe manzaraların inanılmazlığına fondaki minik şelaleler ve hangisinin daha güzel olduğunu seçmekte zorlanacağınız harika evler eşlik ediyor.



Bu şelalelerden en meşhurunun adı Staubbach. Bu ismi hatırlamayacağınıza eminim (valla), ama görüntüsünü son nefesinize kadar hatırlayacaksınız. Biraz iddialı oldu ama iddia bu ben girdim işte. İşin sürprizini bozmadan ilerleyelim bu çeşmeli vadiden ilerilere. Atlamadan hemen belirteyim şelale kasabanın hemen çıkışında ve gözden kaçması çok zor çünkü kendisi İsviçrenin en yüksek şelalesi. Adının anlamı da toz yolu, bir kaç resimine bakınca bu ismi neden aldığını anlamak güç değil.Bir kaç kış fotoğrafını da görmeden geçmemenizi öneririm.



Ama vadinin benim tanımımla “insan yapımı doğa harikası” ashap evlerine bir cümle ayırmazsam cümle âleme ayıp olur. Bu vadi boyunca göreceğimiz evler için tüm İsviçre halkının gözlerinden öpüyorum. Bizim güzel Ayder’imize ne kadar kötü baktığımızı görüp üzülüyorum.



MÜRREN

Yol boyunca vadi boyunca devam ettikçe sağlı sollu güzel manzaralar, köyler, ağaçlar ve dik vadiden akan şelaleri fonda görüyorsunuz.



Manzaranın inanılmazlığı sizi şaşırtıp ve meşhur yeraltı Trümmelbach şelalesinin olduğu yeri atlamayın. Tabii bu şelale yer altında bir su sistemi, dışarıdan bir şey görünmüyor ama çok iyi ışıklandırılmış, içine yollar hatta asansör bile yapılmış. Eğer kapalı yer ve mağara korkunuz yoksa yer altı nehri ve şelalelerini kaçırmayın. Güzel dekore edilmiş bir gezi rotası ancak 2 saat vaktinizi çalacaktır.





Sonraki hedefiniz Mürren kasabası, Zeki Müren buraya hiç geldi mi bilemiyorum ama geldi ise araba ile gelmediği kesin çünkü buraya araba yolu yok.




Buraya varmak için önce 922 rakımlı Stechelberg kasabasına arabayla gidiyorsunuz vadi boyunca. Buradan 1400 rakımlı Gimmelwald kasabasına teleferik ile çıkıp. Burada aktarma yaparak hemen yan teleferiğe geçip ikinci kez telde yolculuk yaparak 1634 metre rakımı bulunan Mürren kasabasına varıyorsunuz. Aslında burası da bir ara istasyon, dileyenler buradan James Bond serisinin “majestenin gizli servisinde” adlı filminin çekildiği Schilthorn (2970m) tepesine teleferikle devam edebilirler. Dileyenler ise trenle 1920 rakımlı Almendhubel kasabasına gidebilirler. Yine dileyenler Alp dağları panaromik trenine binebilirler. Dağları demir ağlarla örmek diye bir şey varsa kesinlikle budur sanırım.




Sizi bu minik İsviçre kasabasına çıkarma sebebim ise bu çok şirin arabasız bu kasabanın ahşap evlerini görmek ve hayran hayran Alp çayırlarına bakmak değil. Hatta keçi dolu çayırlarda Heidi'nin evi görünümünde onlarca ev ve resim karesine bakmakta değil. Onlar bu paketin içerisinde bedava hediye olarak çıkıyor.




Lautterbrunen vadisi o kadar derin ki bu noktadan yanına yaklaştığınız üç başlı Alp duvarının büyüklüğünü anlamak mümkün olmuyor. Eğer hava iyi olursa biraz yükseğe çıkıp harika bir dağ kasabasını görmekten çok daha etkileyici bir manzara çıkacak önünüze.




Karşınızda alp dağ sırasının en görkemli duvarı en solda Eiger (3970m), ortada Mönch (4107m) ve en solda Jungfrau (4158m) yan yana duruyor olacaklar. Muhtemelen bulutsuz bir havada karlı Alp duvarını seyre dalmak sizi çok sevindirecek eğer resim severseniz karşınızdaki manzarının büyüklük ve görkemini nasıl çekeceğim diye dertleneceksiniz.



Manzaraya bakınca bizdeki dağların, Alplerin diklik ve görkemi yanında ne kadar düz kaldığını şaşkınlıkla farkettim. Hani Alplerin İtalya levhasının Avrupa levhasını iteklemesiyle yükseldiği söylenir. Burada, bu anda bunun gerçek olduğunu anlıyor insan. Böylesine diklik, görkem ve ihtişam Alplere çok başka bir hava katıyor doğrusu.





Biri gerçek biri çizgi film aralarında fark görebiliyormusunuz? Burada gerçek ile hayal biri birine karışıyor, sanki rüya ülkesi burası.



Kısacası sanırım bu manzaralı Alp kasabasını çok seveceksiniz. Bir süre buralarda bakınıp tepelerin arkasında Heidi ve Peteri aradıktan sonra tekrar arabanıza dönmeden önce teleferikten ilk aktarma yerinde inmenizi ve Gimmelwald vadisinde alp manzaraları eşliğinde bir kilometre yürümenizi öneririm.



Çayırlar, keçiler, dağlar, özenilmiş köyler çok sıra dışı. Burada insanlar hayata daha saygı duyuyorlar sanki, evler bir başka, çayırlar bile bir başka. Hatta yolun kenarına veya evlerin önüne dizilmiş odunlar bile bir başka.






Detaylardaki özen ve zarafet, ölüye ve yaşayana saygı konusunda İsviçre sanıyorum dünyanın geri kalanından çok ileride. Burada yazdıklarıma bakıp salt bir yabancı hayranlığı veya zenginlik düşkünlüğü gibi düşünmenizi istemem. Gerçi resimler böyle düşünmenize engel oluyordur ama kırsalı, doğası bir başka alımlı bir yer burası. İnsan köylerini böyle görünce bir paradoksa kapılıyor acaba çok zengin oldukları için mi böyleler yoksa böyle oldukları için mi çok zenginler...





GRİNDELWALT

İnip çıkmaktan başınız dönmediyse 1634 metreden 653 metreye inip yan vadiye geçecek ve 1034 rakımlı Avrupa’nın en gözde kayak merkezi olan Grindelwalt’a kısa bir uyramanızı da öneririm. Burası Alp duvarının dibinde ve üzerinde onlarca kayak rotası barındıran bir konumda. Yerel dilde Grin sırıtmak demek, walt ise dünya, yani dünyanın sırıtışı. Bu tanımlamayı okuyunca ve manzaraya bakınca Alp duvarının bu görüntüsünü sırıtan birinin dişlerine benzeten yaratıcı kişiyi çok merak ettim doğrusu.



Trenler, asansörler ve teleferiklerden oluşan bir karmaşık taşıma sisteminin ortasında otellerin bulunduğu bir kasaba burası. Ancak Eiger dağının görkemli kuzey duvarının manzarası eşliğinde harika ahşap evleri, çayırlıkları ile çok güzel bir dağ kasabası. Bu gözde kasabayı ve manzarasını çok seveceğinizi düşünüyorum.





Kayak merakınız varsa kayakla çok değişik aktivitelerin bulunduğunu yazmadan geçemeyeceğim. Telesiyej ile kayak pek çok yerde yapabileceğiniz bir şey. Ancak burada öyle rotalar tasarlanmış ki golden pack bilet alırsanız. Telesiyej ile çıkıp. Dağın arka yüzüne doğru kayarak inip aşağıda sizi beklemekte olan funikular tren ile bir başka zirveye çıkıp. Burada inanılmaz manzaralar eşliğinde yemek, şarap ve tatlınızı aldıktan sonra kayarak inerken dağ evinde kahvenizi içip kayarak başladığınız noktaya inmeniz mümkün.




İnterlaken vadisinin size sunduklarını bu yazıda özetlemeye çalıştım. Resimler de umarım fikir verici olmuştur. Yazıyı daha çok uzatıp sizi yormamak adına bu yazıyı Thun gölü ve İnterlaken ile sınırlı tuttum. Brienz gölü çevresinde de çok fazla nokta olduğu için onları da bir sonraki yazı da toparlamaya çalışacağım.



Kelimelerin kifayetsiz olduğu bu olağan üstü güzellikteki rotayı size tanıtmaya çalıştım. Daha da iki yazıda anlatmaya çalışacağım. İlk Lozan gölü yazısından itibaren yazdığım yazılar bir gün planı şeklindedir.


Yani siz bizim ayak izimizi izlerseniz planlamada size kolaylık olacaktır. Bu Alplerin içerisinde ki ilk bölümü oluşturdu. Gerçek İsviçre'de Brienz ve Luzern'i içeren gerçekdışı bir gün planı daha sizleri bekliyor olacak.



Eğer İsviçre'ye bir biçimde gelecek olursanız lütfen Zürih, Basel veya Cenevre'yi görüp gitmeyin. Bern yazısında belirttiğim çikolata ve peynir rotasını. İnterlaken ve Brienz yolunu izleyin. Bu yol sizi benim için bu ülkenin en güzel kenti olan Luzern'e çıkaracaktır. Bırakın İsviçre ve Alpler sizi büyülesin.







2 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page