top of page
Yazarın fotoğrafıMurat Hüseyin inceoglu

Ejderha Dağı ve Luzern

Sanki büyülü gibi görünen bir dağ, çevresinde üç huzur verici göl ve çok hoş yerleşimlerle dolu bir destinasyon sizleri bekliyor. Hele ki benim söz ettiğim planı izleyecek olursanız içerisinde araba, tren, funikular, gemi, teleferik barındıran unutulmaz bir birliktelik olacak. İsviçre'nin bence en heyecan bölümlerinden birisi burası.



İsviçre gezisini güneyden kuzeye planlarsanız.. Burası dördüncü günü oluşturacaktır. Günlerle ilgili linkleri yazının sonuna ekleyeceğim. Ejderhalar , efsaneler, büyülü göller ve yerleşimler sizleri bekler haydi başlayalım.



AARESCHLUCHT

Bu acayip isimli yer bir yerleşim merkezi değil. Zati bir yerleşim yeri olsaydı okulda adres öğrenen çocukların işi hayli zor olurdu sanırım. Bir yere yazmak için bile adına dört kez baktım. Ama parçalara bölersek kolay anlaşılır bir hale gelecek. Aare nehrin adı, schlucht almanca boğaz demek, sonuç olarak Aare boğazı olarak kısaltabiliriz.




Alplerden doğan Aare nehrinin göllere doğru yolculuğunda geçmekte olduğu 1,65 km’lik bir boğaz burası. Ancak boğaz derin bir kanyon gibi, bazı yerleri çok ama çok dar. Tamamıyla düzenlenmiş. Batı girişinden ilk 750 m’si tekerlekli sandalye için bile uygun hale getirilmiş.



Bir kilometre beton, 400 metre tünel veya pasaj 250 metre ise çelik ve ahşaptan yapılmış bir yol ile geziyorsunuz boğazı. Kesinlikle kolayca yürünebilecek çok güzel bir yer.



Yüzlerce fotoğrafına baktım, on kadar videosunu izledim, internetten okudum ve sonunda gezince okuduklarımdan ve gördüklerimden daha güzel buldum. Bu durum konu İsviçre olunca biraz sıradan oluyor belki ama eşsiz bir doğal güzellik sizleri bekliyor olacak. Kanyon benzeri yerler sizi çok cezp etmeyebilir belki ama benzersiz bir deneyim olduğunu belirtmek gerekir. Gezintinin tek yönlü olduğunu bu nedenle farklı bir noktadan çıktığınızı bilmeniz gerekir. Ancak yerel yetkililer bunu düşünmüşler arabanızın bulunduğu başlangıç noktasına belediye otobüsü ile dönmek mümkün.




Reichenbach Şelalesi

Burası Aare boğazına çok yakın ortak bilet uygulaması olan bir yer. Kısa bir funikular yardımıyla çıkılan bir şelale. Eğer vakit konusunda bir darlığınız yok ise ortak bilet alıp sonra burayı ziyaret etmek güzel bir fikir olabilir. Düden şelalesi gibi bir yer, güzel ama ihtişamlı değil. Ama ünlü dedektif Sherlock Holmes’ün azılı düşmanı Moriarty ile ölüme atladığı yer burası. Hayranlardan gelen yoğun baskı üzerine gerçi sonradan ölmemişler ama asıl plan burada bitiyormuş. Ben o filmi izlemiştim gerçi şato hayal ürünü ama şelale burada duruyor. Eğer film ilginizi çekiyorsa çok vaktinizi almayacaktır.


BRİENZ

Ahşap evleri, ağaç işçiliği ile göle adını vermiş şirin mi şirin bir kasaba. Heidi’nin köyü sanki. Oradaki her ev yaşadıkları ev olmaya aday gibi. Çok büyük değil ama çok hoş bir yer. Burada yemek yiyebilirsiniz veya market alışverişi de yapabilirsiniz çünkü çevrede çok fazla seçenek yok.



Göl kıyısında çizgi filmdeki Peter'in bir heykeli var. Rivayete göre buralı olduğu belirtiliyor. Olsun veya olmasın Brienz kalbinizde seçkinliği ile yer edecek.



Giessbach Şelalesi

Buradan sonra göl manzaralı bir 10 km yolunuz var buraya kadar. Ormanlık bir dağda seke seke yedi basamakta zıplayarak inen göl manzaralı bir şelale burası.



Ama biraz tırmanmak gereken acayip romantik hoş bir yer. Şelalenin bulunduğu yerde bir çocuksuz konseptte çalışan otel var çok hoş bir tesis eğer yer bulmadıysanız burayı da düşünebilirsiniz.



Kısa ve bir son özet yapmak gerekirse alplerden oluşan sularla meydana gelen etkileyici bir şelaleler dizisi. Sular sek sek oynar gibi adım adım aşağı doğru zıplarken süper bir orman, romantik bir otel ve yeşil gözlü Brienz gölü manzarası da hediye olarak sunulmakta diye sonlandırabilirim. Güzel bir yer, görülmesi gereken romantik bir ortamı var. Güne romantik başlamak isteyenler için birebir sayın romantizm sevenler.




İSELWALD

Mini minnacık bir köy, Brienz gölü kıyısında. Sade hoş köy evleri bulunan gariban, İsviçre köylülerinin yaşadığı bir yer.



Minik bir şatosu var. Bu İsviçre köylerinde neden hep şato olur sorusunun yanıtını düşünüyorum bulursam yazacağım. Bir bakışlık güzel manzaralı hoş bir yer burası. Bir girip manzaraya bakın öyle devam edin buna değecek sanırım.



LUNGERN & SARNEN

Aslında siz bu yerleşim yerlerine gitmeyeceksiniz, onlar sizim Luzern yolumunun üzerindeler. İkisi de küçük yerleşimler ve kendi isimleriyle anılan birer göle ve çevresinde yeşil ormanlık dağlara sahipler.



Lungern manzara olarak insanın doğa üzerine ekkilerinin her zaman olumsuz olmaya bileceğini ispatlayan bir yer gibi duruyor. Mavi yeşil ter temiz bir göl kıyısında son derece özenle yapılmış bakımlı ve minik evlerden oluşan minik bir köy.



Uzun söze gerek var mı bilemiyorum. Resimler insanların doğaya saygı ve sevgisini net olarak gösteriyor sanırım. Brienz yönünden gelirken yukarıdan gören manzara noktasını kaçırmayın.



Pek yakındaki yine göl kıyısındaki Sarnen meydanında bir durmanızı, birkaç fotoğraflık bir mola vermenizin hoş olacağını düşünüyorum.



Çok doğal, çok renkli, çok etkileyici minik yerleşimler. Sanırım seveceksiniz buraları.




PİLATUS DAGI

Pilatus kelime anlamı olarak ejderha demekmiş. Efsaneye göre Roma imparatorluğu döneminde bu dağda bir ejderhanın yaşadığına inanılırmış. Ejderhayı kızdırmamak için dağa kesinlikle çıkılmazmış. Bu yasak 1640 yılına kadar hiç delinmemiş.



2132 metre yüksekliğinde bir dağ burası. Üzerine iki yolla çıkmak mümkün. Bunlardan ilki Krienz ilçesinden aktarmalı iki teleferik ile ikincisi ise dünyanın en dik eğimle çıkan funicuları (%48) ile ulaşım.




Şekildeki plandan anlaşılacağı üzere her iki ulaşım noktası arasında gemi veya tren ile ulaşım mümkün. Bizim gibi İnterlaken’den geldiğiniz zaman Alpnachstad sizin yolunuzun üzerinde olacak. Alpnachstad Alplerin kapısı demek yani kuzeyden gelindiğinde Alplerin başladığı nokta.



Funicular ile dağa çıkmayı planlamanızı öneriyorum. Biz buradaki golden road trip denilen yolu seçtik ki gerçekten mükemmel bir deneyimdi.



Eğer hava iyi olursa (ki sizin için de buna gerçekten ihtiyaç var) funikular ile çıkış hepiniz için çok nefes kesici ve heyecan verici olacak. Yukarıda sizleri büyüleyici güzellikte bir manzara karşılayacak.




Dört kanton gölü ve Luzern’i 2100 metre yukarıdan görme olanağınız olacak. Yukarıdan ikinci iniş yolu olan teleferiği gözlemleme şansımız olacak. Eğer geri funikular ile inmeyi düşünmezseniz ki düşünmeyin bence. İneceğiniz teleferiğin dikliğini görmekte çok heyecan verici olacak.




Dağın adı Pilatus yani ejderha dağı. Yukarıda sanırım sizin içinde ejderha olmayacak, yani şu ana kadar hiç gören olmamış. Ama siz de şanlıysanız insana alışmış Alp Kargalarını göreceksiniz. Görüntü bildiğiniz karga sadece kaçmıyorlar. El ile beslemek mümkün.



Dağın bir sırtıda, Luzern gölüde yukarıdan ejderha gibi görünüyor. Bu dağa ejderha dağı adı verilmesi de çok ta yersiz bir betimleme sayılmaz. Çok heyecan verici manzaralar sunan Hobbit filmindeki Erabor gibi bir dağ sizleri bekliyor.






LUZERN ( LUCERNE)

Kim derdi ki bundan 20 milyon yıl önce Avrupa’nın ortasındaki bu minik ülke subtropikal bir deniz kıyısı olsun. Afrika kıta levhasına bağlı olan İtalya yarım adası o zamanlar çok daha güneyde olan Avrupa’nın bu kıyısına çarptığında palmiyeler, portakal ağaçları ile bezeli kıyıları, balık dolu denizleri varmış. Fakat bu kararlı çarpışma süreci sonucunda şimdi bu kıyıların olduğu yerler 4000 metre yüksekliğinde 200 km’lik uzunluğa ulaşan Alp dağlarına dönüşmüş.



Bu durum size hayal ürünü gelebilir ancak İsviçre’nin milyon yıllık bu subtropikal tatil cennetinin izlerini sizlere Luzern’de göstermeyi planlıyorum. Tam da Heybetli Alplerin kapısında, İsviçre platosunun hemen başlangıcında tarihe tanıklık edeceksiniz. Ama şimdi yolumuza kente doğru devam edelim.




Nüfusu yaklaşık 70.000 kişi olan orta İsviçre’nin bu minik kenti, aynı zamanda kendi adıyla anılan kantonun başkenti. Dört kanton gölü olarak bilinen bir göle komşu en büyük kent bu nedenle göz bazı yerlerde Luzeryn gölü diye de anılıyor. Kent Pilatus dağının hemen eteğinde bulunuyor. Hobbit filmindeki göl kasabası fikrine ilhamın buradan geldiği yazılmış.



Kentin büyüklüğü pek çok ilçelerimizden bile küçük sayılabilir. Ancak kentin siluetinin, güzelliğinin, müzelerinin, ana tren istasyonunun, mavi bayraklı gölünün, kuğularının, gösterişli desenli binalarının, tarihi meydanlarının maalesef ülkemizdeki yerleşimlerle bir ilgisi bulunuyor. Eskiyi korumanın çok iyi örneklerinden birini yansıtıyor gibi.



İsviçre gezisi bir İtalya gezisi gibi kültür gezisi olmasa da burada bir bukle kültür turizmi yaşayacak, yerel İsviçre kültürünün kentleşmiş modeline tanıklık edeceksiniz. Çok sevdim bu kenti, hani bugün gidip yaşayabileceğim bir yer. Ancak kışları hafif soğuk. Bu durum sizi bozar mı bilmem?



Kentin öne çıkanlarını kısa bir özetleyim. Bu ülke ile ilgili tüm gezi yazılarını inceleyecek olursanız detaylı anlattığım tek kentin burası olduğunu göreceksiniz. Bence sonuna kadar hak ediyor.



Kapellbrücke (Şapel Köprüsü)

Dünyada her kentin bir ikonu yoktur. Ama olan yerlerde bu ikonlar kentle özdeşleşmişlerdir. Herkes özgürlük anıtını, Eiffel kulesini bilir. İşte Kapelbrücke sizde böyle bir etki bırakacak Fotoğrafta görünce burası neresiydi demek yerine, Luzern diyebileceksiniz.



Yaklaşık 204 m uzunluğunda ahşap bir köprü, yapım yılı 1333 (evet yanlış okumadınız). 1993 yılında kısmen yanmış ve 1994 yılında yeniden aynen onarılıp açılmış. Dini ve idari olayları simgeleyen 100 kadar resim var içerisinde.



Köprünün dışı çiçeklerle bezeli ve ahşap bir tavanı var. Köprünün görünümünü tamamlayan beton bir kule var ortasında. Wassertrum (su kulesi) adındaki 43 metre yüksekliğindeki bu kule tarih boyunca hapishane, arşiv ve hazine dairesi görevleri görmüş. Kule ve köprünün evliliğinden doğan manzara ise Luzern’e o hoş siluetini kazandırmış.



Eski Kent Merkezi

Tarihi kent merkezi Luzern gölünden Reuss nehrinin tam doğduğu yerin çevresinde yer almakta. Oldukça güzel resim ve figürlerle süslenmiş bakımlı binalarla çevrili bir görünümü var. Sırtınızı göle verdiğiniz zaman nehrin sağ kanadındaki bazı sokaklarda bir süre dolaşmanızı öneririm.



Renkli binalar, hoş meydanlar, fotojenik köşeler size göz kırpıyor olacak. Köprü üzerinden kapelbrückle’nin az ilerisindeki gösterişli barok Cizvit kilisesi, nehir kıyısına dizilmiş güzel lonca ve restoran binalarının görünümü çok hoş.



Karşıya geçersek ilk olarak Weinmarkt yani şarap pazarı meydanı bizi karşılar. Hoş ve süslü binalarla çevrili bu meydanda şarap pazarı eczanesinin görülmesi gerekir diye düşünüyorum (1545). Hemen yakınında Rathaus platz yani belediye meydanı ve binası (1602) konumlanmış.



Komşuluğunda Hirschen platz yani geyik pazarı meydanı bulunur. Ancak tarihte burası domuz pazarıymış nereden geyiklere gelinmiş anlaşılması güç tabii. Bu isim kalabalığı sizi yorduysa takılmayın yürüyün, size kalan çok hoş süslü binalar, hoş çarşılar ve güzel fotoğraflar olacak. Eski kent merkezinde ikinci ahşap köprü olan Spreuer brückle (değirmen köprüsü) de dikkate değer yerlerden. Gitmek için ısrarlı tavsiyede bulunmasam da 850 m uzunluğundaki sağlam Luzern surları ve üzerindeki beş kulenin varlığından bahsetmeden geçemeyeceğim. Bu kulelerden biri olan Zyt kulesi'nin üzerinde dünyanın en eski kule saati (1535) bulunmakta ve her saat başından bir dakika önce çalmaktaymış. Alımlı bir tarihi kent merkezinin ve hemen yakınında ise hoş modern kent merkezi bir arada bulunmakta eski ve yeninin birlikteliği var kentte.



William Tell

Luzern denilince, adı anılması gereken önemli bir tarihi aktördür. William Tell'in 14. yüzyıl başında, İsviçre'yi Avusturya boyunduruğundan kurtarmaya yardım ettiğine inanılır.


İsviçre'yi, İmparator I. Albert adına yöneten Vali Gessler, düklük şapkasını Altdrof meydanında bir direğe astırır ve gelen geçenin buna selâm vermesini emreder. Tell, Gesslerin şapkasını selâmlamadığı için tevkif edilir. Ok atıcılıktaki ününü göz önüne alan Gessler, Tell'i oğlunun başına konulan bir elmaya ok atmakla cezalandırmak ister. Tell bu çok güç işi başarır ve oğlunu öldürmeden elmayı parçalar. Vali kendine bu kadar güveniyorsun o zaman neden iki ok aldın diye sorar. O da ilk ok hedefini bulmasaydı sizi vuracaktım der bu nedenle dük tarafından hapse mahkûm edilir ve bir kaleye gönderilir.



Gemi ile nakledilirken çıkan bir fırtınada gemi batmak üzeredir. Gardiyanlar çok iyi gemici olduğu için onu serbest bırakırlar ve o da gemiyi kıyıya yanaştırır. Daha sonra Vali Gessleri bir okla öldürür. Bu olayın, İsviçrelilerin Avusturya'ya karşı giriştikleri ayaklanmanın başlangıcı olduğu iddia edilir. Gemiyi kıyıya yanaştırdığı yere Tell’s plate denilmekte ve her yıl bu olay orada kutlanmaktadır. eğer haritada bakarsanız burayı da ziyaret edebilirsiniz.



Panaroma Bourbaki

Şimdi burada dünyada bir zamanlar sadece on tane kadar olan bir şeye tanık olacaksınız. 1880 ila 1890 yılları arasında dünyada 40 kadar dairesel panaromik resim yapılmış. Bunların büyük kısmı değişik sebeplerle tahrip olmuş. Ancak kader bu ki İsviçre’nin Luzern kentinde sizin karşınıza bir tanesini çıkardı. Unutmayın sadece on tane var bunlardan.



Panaromik resim görmemiş olanlar için kısaca özetlemeye çalışayım. 112 metre uzunluğunda ve 10 metre yüksekliğinde dairesel bir resim. Resmin içerisine; maket, obje ve görseller yerleştirilerek üç boyutlu hale getirilmiş (alegori). Gözle baktığınızda oluşturulan kompozisyonla birlikte resimden çok bir balkondan gerçek bir manzaraya baktığınızı düşündürecek gerçeklik algısı yaratıyor. İçerisindeki kompozisyonla resim birbirine karışıyor, sınırı net olarak çizilemiyor.



Burada gördüklerinizin sizde unutulmaz bir etki bırakacağını düşünüyorum. Görmeyenler için benzersiz bir deneyim olacak. Daha önce Den Haag'taki Panaroma Mesdag’ı görenler içinse hangisinin daha etkileyici olduğu tartışmasını yapmak için sabırsızlanıyorum.

Son olarak resmin konusu Prusya (Almanya ve Polonya) ile Fransa’nın 1870-1871 kışındaki savaşında Fransız askerlerinin İsviçre’den geçişini anlatır. Kısaca Prusya, Fransa savaşına da değinmek gerekir. Bir yıl süren bu savaş Prusya’nın net zaferi ile sonuçlanmıştır. Bu savaş sonunda Fransa’da ikinci cumhuriyet dönemi sona ermiş, krallık tekrar geri gelmiştir. Bu ortam devrimin doğmasını hızlandırmış ve krallık dokuz yıl sonra Fransız devrimi ile son bulmuştur. Prusya’da ise tüm ortak devletçikler birleşmiş, ilk kez imparator Wilheim ve başbakan Bismark komutasında güçlü Prusya ortaya çıkmıştır. Bu süreç ihtilalı ve birinci dünya savaşını hazırlamıştır. Bu durumun Türk tarihi ile ne kadar ilgili olduğu da hepinizin malumudur.


Löwendenkmal

Ünlü yazar Mark Twain tarafından “dünyanın en hüzünlü taş kütlesi” olarak tanımlanmış büyük bir taşa oyulmuş bir heykeldir. Düz bir taş kütlesi üzerine oyulmuş yaralı bir aslan heykeli tanımlanmıştır. Aslan bir mızrak darbesi ile yaralanmış, kan kaybetmektedir ve bir Fransız kraliyet kalkanının üzerinde yatmaktadır. Aslan ölmektedir, fakat yine de aslandır.




Gerçekten etkileyici olan heykel Fransız devrimi sırasında kral 16. Louis’i savunurken ölen 760 İsviçreli paralı asker için yapılmıştır. Askerler görevlerini canları pahasına yapmışlar. Ayrıca aynı olayda 350 asker de yaralanmış. Heykelin üzerindeki DCCLX ölen 760’i, CCCL ise yaralanan 350 askeri sembolize etmekteymiş.



1821 yılında devrimden 28 yıl sonra yapılmıştır. Heykelin ana fikri üzerinde Latince yazmaktadır; HELVETIORUM FIDEI AC VIRTUTI yani “İsviçreli sadakat ve cesareti”. İsviçrelilerin bu heykelle gurur duymalarının sebebi verdikleri sözden hayatları pahasına vazgeçmemeleridir. Bu nedenle dünyanın Vatikan dâhil pek çok özel güvenlikli bölgesinde İsviçreli paralı askerler çalışmaktadır. Gerçekten gördüğünüze pişman olmayacağınız bir anıt olduğunu belirterek tamamlamak istiyorum.




Gletscher Garden (Buz Bahçesi)

Bundan 20.000 yıl önce son buzul çağında buzların kayalara oyduğu eşsiz şekillerin ve İsviçre’nin subtropikal bir plaj kenti olduğu 20 milyon yıl öncesinden kalma fosil ve kalıntıların sergilendiği sıra dışı bir müze. Ayrıca bahçesinde illüzyon yaratan aynalardan oluşan bölümde barındırıyor. Çocuk büyük tüm gezginlerin keyif alacağını sanıyorum.



Gletscher garten Müzesi, sadece Luzern’i değil, dünyanın geçirdiği evrimi de anlatan türden. 1872’de keşfedilen bölgedeki yeryüzü şekilleri 20 bin yıl önce bu bölgeyi kaplayan buzulların çözülmesi sonucu oluşmuş, böylelikle ortaya dev kâseler çıkmış. Keşfedilmeden önce şarap mahzeni olarak kullanılan bölge, koruma altına alınmış; dev şemsiye benzeri bir brandayla örtülmüş. Günümüzden 10 milyon yıl önce ise tektonik hareketler sonucunda Alpler ortaya çıkmış. Buzul çağı sona ererken erime fazla olduğundan sular matkap gibi bu kayaları delmiş. Bu süreçte suyun saatteki hızı 200 kilometreye ulaşabiliyormuş.




Dünyanın jeolojik sırlarına şahitlik etmek, devasa dağların tepesinde deniz kabukları, palmiye ve portakal fosilleri görmek ilginizi çekerse tam aradığınız yerdesiniz.




Evet, İsviçre'de bir günü daha tamamladık. Benim size gün gün yazdığım yerleri kendiniz biraz kaydırarak ta uygulayabilirsiniz. Bazı yerlerin ertesi güne sarkması durumunda mümkün olan noktaları bir sonraki güne bırakma olasılığınızdan söz ediyorum. Böylelikle gezilecek yerler arasında kırk tilki kuyruğunu birbirine değdirmeden programın içerisinde dolaşıp dururlar. Bakalım sizin kısmetiniz nasıl olacak?




İlk dört günün birbirine benzememesi gibi beşinci günde diğerlerinden benzersiz oldu. Günü yekûn olarak mutlu bir yorgunlukla tamamlayacağınızı düşünüyorum. Artık gezinin bütünlüğü içerisinde üçüncü bölüme gelmiş bulunuyoruz. Artık orta ve kırsal İsviçre’den Almanya’ya yakın olan bölüme geçiyoruz.




İlk bölüm Lozan gölü ve alımlı Annecy kenti günü:


İkinci olarak ta Bern, çikolata ve peynir gününden oluşuyor:

İkinci bölüm İnterlaken ve Alpler günü:

Ve bu yazının kapsadığı Ejderha Dağı ve Luzetrn ile dört gezme günü bitmiş oluyor.



İlk iki bölüm arasında gördüğünüz dramatik değişimi bu üçüncü bölümde de bulacaksınız. Artık manzara farklılaşacak ve gezimiz tarz değiştirecek. Hangisi daha hoşunuza gidecek bilemiyorum ama bu şeklin sürprizlerle dolu ve değişkenliğinin sizin sıkılmanızı önleyeceğini düşünüyorum. Kuzey doğu İsviçre sizi bekler yola devam.





0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page