top of page
  • Yazarın fotoğrafıMurat Hüseyin inceoglu

Seul "Han Nehri Mucizesi"

Bugün sizleri uzak doğunun gizemli dünyasına götürmek istiyorum. Ülkemizdeki pek çok insan Kore Savaşı nedeniyle ülkenin ismini mutlaka duymuştur. Ancak Kore hakkındaki bilgilerimiz genelde çok yüzeyel şeylerden oluşuyor. İşin doğrusu benim de bu ülkenin ilgimi çekmesi Japonya’da gördüklerimin güzelliğinin beni çok etkilemesi sonrasında oldu. Uzak doğunun değişik dünyası, ciddi kültürel farklılıkları ve insanı etkileyen güzellikleri beni buraya çağıran önemli bir etken oldu. Ayrıca Avrupa’nın artık çok gezdikçe sıradanlaşan dokusuna çok ciddi bir alternatif oluşturabileceğini fark etmem burayı gezi planıma eklememe destekleyici sebep oldu. Araya giren Pandemi sebebiyle planladığım ziyaret umduğumdan üç yıl geç oldu ama isterseniz şimdi sizde arzu ederseniz sizlerle beraber uzak doğunun mistik dünyasında bir yolculuğa çıkalım dost ve kardeş ülke Kore’de fantastik bir yolculuğa hazırlanın. Gelin fakir bir ülkenin zengin ve özgür bir topluma nasıl dönüştünün izlerini arayalım.

Hani insan bazen düşünüyor olabilir evinden çok uzaklara dünyanın öbür ucuna farklı dinlere mensup insanların, yaşadığı çok farklı baharatların kullanıldığı, güzellik algısının bambaşka olduğu bir yere niye gitsin ki diye. Ancak insan sıkılgan bir canlı özellikle benim gibi köksüz ruhlara sahip insanlar yer değiştirmek yenilikler ve farklılıklar arıyor. Eğer farklı şeylerin büyüsü sizde çekiyorsa Kore size çok hitap edecek baştan söyleyebilirim.

Yaptığım seyahatlerde öğrendim ki uzakdoğu demek ticaret demek, çok değişik dinler ve kültürler demek. Ancak hemen uzak doğunun bu fantastik dünyasına yelken açmadan önce insanın kendi menüsü dışında bir şeyleri denemeye ve çok ta alışık olmadığı ortamlarda kendini rahat hissetmeye hazır olması gerekli. Bu nokta çok önemli çünkü bazı tatlar, kokular ve ortamlar gerçekten çok zorlayıcı da olabiliyor.

Kişisel bakış açıma göre eğer değişiklikler sizi rahatsız ediyorsa bir Antalya tatili sizin için daha iyi olacaktır. Ancak benim gibi yeni tadlar, yeni kültürler, farklı ırklar ve değişik dinler ilginizi çekiyorsa haydi bereber uzaklara yelken açalım.

Aslında ön çalışma yapınca bir hafta bir gezi planlayıp başkent Seul dahil üç kenti gezmeyi planlamıştım. Ancak zaman içinde gezilecek noktaları belirledikçe başkente bir haftadan az zaman ayırmanın büyük bir haksızlık olacağı kanaatine ulaştım. Bu nedenle biz bu gezide sadece tek başkente odaklandık. Eğer kader bizi sürüklerse Kore’nin kalanını başka gezilerde tamamlayabiliriz. Tabii ki bu kentte bulunduğumuz bir hafta süre içerisinde gördüğümüz yaptığımız ya da gezdiğimiz her şeyi size bu yazda anlatmam mümkün değil. Öyle olsaydı yaklaşık 400 resim ve bu yazının dört katı uzunlukta olması gerekirdi. Ki o zaman da bu çok sıkıcı olurdu. Ama size kent hakkında bir fikir verebilecek bir özet çıkarabileceğimi düşünüyorum.

Deoksungung Palace Bu saray kentteki üç gezilecek saraydan bir tanesi, kentin tam göbeğinde Belediye binasının tam karşısında. Kendine has güzel bir dokusu var ancak şunu belirtmek gerekir ki Koreliler saray binaları konusunda çok yaratıcı değiller. Tüm saraylarında kullandıkları binalar ve şekiller neredeyse aynı. Renkler dokular desenlerde birbirine çok benzerlik gösteriyor. Hal böyle olunca sarayları birbirinden farklılaştıran şeyler büyüklükleri ve bahçeleri gibi detaylar oluyor. Bu Sarayı öne çıkaransa tarihi binaların yanından modern binaların göründüğü hoş bir paradoks olması. Belki "Kore'nin olayı bu" diye de özetlenebilir geleneksel ile modernlik, küçükle büyük hep yan yana bu ülkede.

Ayrıca 1800 yüzlü yılların sonunda modernleşmeyle beraber Kore imparatorları da kendilerini modern bir saray yaptırmayı düşünmüşler bu nedenle bahçesine Avrupalı mimarlara planlattıkları şu an müze olarak görev gören bir sarayda yaptırmışlar. Bu ülkede görebileceğiniz tek modern saray binası.

Başlangıçta söylemedim ama HAN NEHRİ kenti kuzey ve güney olarak ikiye bölüyor. Genelde gezilecek yerler daha ziyade kuzeyde, güneyde ise daha çok zenginler yaşıyor ve iş merkezleri bulunuyor.

Dongdeamun bölgesi dünyanın en büyük alışveriş bölgesi diyebilirim 30.000 kadar dükkan olduğu yazıyordu. İşin doğrusu bu rakam bana abartılı gelmişti ama gördükten sonra az bile olabileceğini düşündüm. Spor salonu büyüklüğünde büyük binalar düşünün her bir binanın bir katı bir alan üzerine yoğunlaşmış. Örneğin incik boncuk gibi şeylerden hoşlanıyorsanız başımızı döndürecek kadar çok çeşit aynı katta. Şapka fular satan 500 dükkan yanyana aynı katta duruyor. Ayakkabıcılar için daha büyük bir alan ayrılmış. Anlayacağınız alışveriş seviyorsanız burada bir ay geçirebilirsiniz.

Hiçbir resim tam olarak burayı tanımlayamaz. Birbirinden farklı düzende yüzlerce bina ve her biri çok büyük içlerinde yüzlerce (ki bu betimleme de bir abartı yok) koridor boyunca yanyana dükkanlar. Çeşidin sonu yok. Hani böyle buradan ürün alıp kolye yapayım kemer yapayım Türkiye'de satayım deseniz ülkemizdeki insanların ağzı açık kalır çeşit ve farklılık bakımından.

Burası Gwanghamun Meydanı. Anlamı tanrının lütüf bahşi ettiği gibi bir şey. Aslında biraz ruhsuz binalarla çevrilmiş bir yer. Ancak kentin ana sarayının önünde uzanması sebebiyle her ziyaretçinin mutlaka uğraması gereken bir yer.

Güney ucundan başlayacak olursak kendi doğu batı çizgisinde ikiye bölen küçük bir derenin kıyısındayız. İsmi Cheongyecheon. İsimler konusunda çok zorlancağınızın farkındayım ama bunun kolay bir yolu yok burası uzakdoğu isimler çok acayip. 1970 lerde burası kirli ve pis bir dereymiş. Kore’nin gelişmesi ile beraber çevre bilinci de gelişince çevresini yeşil, sularını neredeyse içilebilecek kadar temiz hale getirmişler. Adeta tüm kenti ikiye bölen bir park haline gelmiş. Kentler ve çalışanlar gün içerisinde bu dere kıyısına inip kahvelerini içip yemeklerini yiyip küçük bir doğa kaçamağı yaşayabiliyorlar.

Hava biraz daha güzel olsa biz de burada bir kahve içmek isterdik doğrusu. Ancak her koşulda görmeye değer bir yer meydana geldiğinizde atlamayın. Çok güzel bir şehircilik çalışması olmuş tebrik ediyorum. Son söz olarak onlar ermiş buradına, gökten üç elma düşmüş üçünü de onlar yemiş ama umarın bir gün bize de böyle şeyleri ülkemizde görmek kısmet olur.

Gwanghamun çok büyük bir meydan. Hepsini bir kare resme sığdırmeye çalıştığınızda anlamsız ve gerçeği göstermeyen bir hal alıyor. Meydanın ortasında iki tane heykel var. Bu heykel Korelilerin çok değer verdikleri bir imparator ait kendisi aynı zamanda Kore alfabesinin mucidi. Bu nedenle "abinin" heykelini dikmişler. Alfabeyi görünce tebrik mi etsem alfabenin zorluğu kaşısında gülsem mi bilemedim.

İkinci heykelde japonlara karşı deniz savaşını kazanan bir amirale ait. Kore tarihi zaten sürekli Japonlar ve Çinlilerle savaşmakla geçmiş.

Biz oradayken bir itfaiye aracı heykeli yıkıyordu . Ben buna başka bir ülkede şahit olmadım doğrusu. Madem ki yaptık iyi bakalım bari demişler sanıyorum.

Bu da meydanda bulunan kahve zincirinin bir şubesi. Sol taraf Kore alfabesi ile yazılmış hali.

Meydanın en kuzey ucunda Gyeonbokgung Sarayı var. Bu saray ülkedeki en büyük saray. Japon istilasına kadar kentin ana sarayıymiş. Bu dönemde zarar görünce hanedan başka saraya taşınmış. Eni 1 km, boyu 2 km dikdörtgen bir bahçe içerisine kurulmuş ayağınızın şişmesine sebep olabilecek kadar büyük bir kompleks.

Bu sarayın girişinde ilginç bir ritüel olarak değişik bir nöbet değişimi seramonisi oluyor sabah onda ve öğleden sonra ikide bunu tekrarlıyorlar eğer yoğun yağış yoksa bu ücretsiz gösteriyi kaçırmamanızı öneririm bu gösteriyi izlemek için saraya giriş bileti almanıza da gerek yok bunu karşılama avlusunda yapıyorlar. Uzakdoğulardan alışılagelmiş üzere her şey biraz yavaş yürüyor. Ancak Anıtkabir’deki bizim nöbet değişiminden biraz farklı ve renkli güzel bir kültürel ritüel olabilir.

Geleneksel kıyafetlerle giren yerli ve yabancı insanlara giriş ücreti almıyorlar. Bu nedenle pek çok yerli ve yabancı turist hanog adı verilen bu kıyafetleri giyerek sarayı ziyaret ediyor. Zaten Korelilerde ve Japonlarda tapınaklara ve kutsal yerlere halk kıyafetleriyle girmek çok önemli bir kültürel aktivite.

Hani çevreniz çok kalabalık olmasa elinde fotoğraf makinasıyla sağa sola koşturan meraklı turistler olmasa, çok rahatlıkla kendinizi bir film setinde sanabilirsiniz. Yerel Hanoklarını giymiş kadın ve erkekler oldukça renkli kıyafetleriyle arzı endam ediyorlar. Ben bir tarih filminin içine mi düştüm hissine kapılmanız mümkün.

Bu gördüğünüz sarayın ana giriş kapısı buradan öteye ancak biletle geçebiliyorsunuz arkanızda gördüğünüz kapı mimarisi Seul‘deki beş önemli sarayın hepsinde birebir aynı. Hatta o kadar aynı ki kapılar içindeki binaların renkleri tasarımları bile aynı. Çok okumuş ve iyi araştırmış birisi olmama karşın bazen hangi resmin hangi sıraya ait olduğunu anlamak için çok dikkatli bakmam bazen de önündeki ve solundaki fotoğrafları bile incelemem gerekebiliyor. Bu çektiğiniz resimlerde bir sıkıcılık yaratsada bahçe dekorasyonları ve iç tasarımları kesinlikle birbirinden farklı detaylar içeriyor.

Yazının çok uzayıp sıkıcılaşmaması için sarayları farklı özellikleriyle tüm sarayları anlatacağım o yüzden hızlıca sizi Kore imparatorluk tahtına götürüyorum. Bu Kore imparatorlugu’nun halka açık törenlerde insanları karşıladığı taht bir bakıma çok güzel çok renkli ancak bir bakıma da sade resimde gördüğünüz tabure benzeri şeyler vezirlerin oturduğu ve önlerindeki evrakları koydukları masalar. Masaların yere çok alçak olmasının nedeni imparatorun yanında genelde başları yere eğik oturmalarından. Onun arkasında gördüğünüz kırmızı yerlerse onun arkasındaki "ikinci öneme sahip" insanların durdukları yerleri belirtmek için koyulmuşlar.

Bu da hayvanlardan oluşan 12 yıllık Kore takviminin sembolleri ben horoz yılında doğmuşum merak ediyorsanız sizde hangi yılda doğduğunuza bakabilirsiniz. Dünyada ne çok takvim var görmek beni halen şaşırtıyor.

Burası bizim Topkapı Sarayı’ndaki hasbahçe’nin karşılığı olan sarayın içinde imparator ve eşine ait olan gölet pikniklerini ve sabah yürüyüşlerini burada yaparlarmış. Eski zamanda ziyarete kapalıymış tabidi. Çok güzel bir alan sarayın labirent gibi avlularında burayı atlamamanızı öneririm.

Çatılar binalardan çok daha gösterişli ince kıvrımlar renkli işlemeler gözalıcı semboller çok etkileyici gerçekten.

Burada arkadaşına poz vermiş Hannok giymiş bir hanımı görünce içimdeki fotoğrafçı uyandı manzarayı kaçırmak istemedim. Bu pozu izinsiz çektiğim için umarım bana kızmaz.


Sarayın bahçesinde saray binasından başka bir Saray Müzesi ve bir Folklor müzesi var. Resimdeki bina bu yapıya ait. 101 basamaklı merdiven ise Budizmin yolunda ilerlenmesi gereken 101 noktayı sembolize ediyor.

Burası Seul çılgınlıkların başkenti. O yüzden anlatım mı belli bir ansiklopedik dizilim içinde değil sıkıcılaştırmamak için konuyu değiştirerek sürdürmeye çalışacağım. Büyük imparatorluk sarayından sonra sizi kentin ticaret merkezlerinden birisi olarak meşhur olmuş ama herkesin bir şarkıyla tanınmış olduğu Gangnam meydanına götüreceğim.

Han Nehri yaklaşık on milyonluk bu kenti ikiye bölüyor kuzey yarısı tarihi ve kültürel açıdan çok önemliyken, güney yarısı zenginlik ve ticaret olarak çok önde. Koreliler ama özellikle zengin kesim hastalıktan, çirkinlikten ve güneşten çok korkuyorlar bu ülkede. Bu yüzden zengin Gangnam malallesinde yaya geçitlerinde kırmızı ışıklarda güneş şemsiyeler var. Cildin beyaz ve lekesiz olması bir güzellik algısı. Bizim gibi ülkelerde insanlar bronzlaşmak için güneşe yatarken, burada beyaz olmak güzel sayılıyor. Dünya ne acayip değilmi bir kesiminde güzel olan öbür yarısında çirkin sayılıyor.

Bu resim tam da bu meydanı ünlü yapan şarkıcının klip çektiği yerde sonradan koyulan sembolik heykeli gösteriyor. Fonda Gangnam Style şarkısı var. Kendisi ününü çok ta devam ettiremesede bu şarkıdan sonra K-Pop denen müzük akımı başlamış tüm dünyada.

Estetik saraylar, tarihi yiyecek çarşıları, otantik pazarlar ve inanılmaz tapınakların arasında hepsinden birkaç blok ileride devasa binalardan oluşan bir bölüm Gangnam. Ben bu tür yapılara hep "kapitalizm tapınakları" derim hep.

Seul'e gelip de yiyecekten bahsetmemek olmaz uzun bir yiyecek bölümü yapmak yerine aralara serptişmeye karar verdim. Zaten buralarda sokaklarda çarşılarda pazarlarda her yerde serpiştirilmiş şekilde yiyecek satıldığı için yiyecek için ayrı bir parantez açmak da zor. Bu gördükleriniz hamurdan yapılmış meyve araması ile tatlandırılmış tatlı şişler lezzetliler Ama Uzakdoğu’da klasikleşti üzere çok tatlı değiller. çok şişman insan olmamasının bir nedeni de bu sanırım.

Bu ise sizin namını "Kore Tavugu" olarak duydunuz şey. Susam yağında pişmiş acı ama azda tatlı bir tavuk türü. Bu ülkede veya başka bir yerde bir kore restoranı görürseniz bunu denemenizi öneririm gerçekten lezzetli.

Bu ise çok meşhur Kore yemeği Dag Kalbi. Myeondong'ta bir yerde yedik gerçekten çok lezzetli. Lahana ve tavuk bazlı ama içine katılan baharatlar, peynir ve özel kore biberi ile müthiş lezzetli hararetle öneririm.

Yemek arasından sonra sizi başka bir dünyaya götüreyim. Kentin bir çok yerinde antika pazarları var buralarda oldukça otantik şeyler bulmanız mümkün. Ben antikadan çok hoşlanmayan birisiyim burayı gezdikten sonra burada saatler geçirebilirim diye düşündüm. Uzak Doğu’ya gelirseniz hele hele Seul'e gelirseniz mutlaka bir antika pazarını gezin.

Alabileceğiniz veya inceleyebileceğiniz şeyler konusunda kendinizi sınırlandırmayın. Dini objeler, gazoz kapakları, çok güzel resimler, kahve fincanları, cam eşyalar, değerli Taşlar inanılmaz eski ahşap objeler ve daha neler neler. Bizde kendimize bir çift çok orjinal kahve fincanı aldık.

Bu merketlerde ulaşımı en kolayı burası o yüzden ben burayı seçtim.

Burası uzak doğu ama illaki otantik şeyler yemeniz gerekmiyor. Çıkışta güzel bir Belçika waffle ile kendinizi mutlu edebilirsiniz. Lezzeti de oradakilere rakip olabilecek kadar güzel. Bunun sebebi " wa kültürü" kısaca "bir şeyin en iyisini yapamayacaksan yapma" diye özetlenebilir.

Her köşe başında bir sayar kalıntısı var desem yanlış olmaz. Bu ülkede saray denince büyük bahçeler ihtişamlı kapılar büyük avlular akla geliyor denebilir. Binalar genelde şöyle tasnifleniyor. Giriş bölümünde muhafızların bulunduğu binalar ve avlular. Buraya geçince sarayla ilgili görüşme ve ticari işleri yürüttüğünüz binalar ve avlular. Burayı da geçebilirseniz imparatorun ve vezirlerin sizi kabul ettiği binalar ve odalar. Ve asla geçemeyeceğiz girerseniz canlı olarak çıkamayacağız imparatorun ve ailesinin yaşadığı bahçeler ve binalar. Bu dizilim tüm Kore saraylarında çok belirgin şekilde göze çarpıyor. Bu nedenle saraylar çok büyük içiçe geçmiş bölümlerden oluşuyor.

Sarayları sadece yabancı turistler değil okul öğrencileri de sıklıkla ziyaret ediyorlar biz oradayken kafileler halinde gezen öğrenciler çok gördük. Bu minik tayfalar ise hemen her yerdeler sanıyorum hiçbir ana okulunda çocuklar sabahtan akşama kadar odanın içinde durmuyorlar çünkü trafikte kırmızı ışıkta saraylarda müzelerde her yerde bu minik tayfalardan gördük.

Yolda yürürken zaman zaman güzel olmayan manzaralarla karşılaşıyorsunuz. Yani her yer çok güzel ve pırıl pırıl değil ancak bazı köşelerde bazı bahçeler insanı kendisinden alıyor.

Şimdi sizi tarihi bir saraydan alıp konteynırdan yapılmış bir alışveriş merkezine götüreceğim. Üniversitelerin yoğunluklu olduğu, dolayısı ile gençlik merkezi olarak nitelendirilebilecek konkuk adlı bir bölgede bu yapı. Konkuk ve Hongnik iki üniversite ve gençlik bölgesi güzel kafeler ve batı tarzı yemek arıyorsanız buralara yolunuzu düşürün.

İçerisi bildiğiniz alışveriş merkezi ama tamamiyle konteynırlardan yapılmış çok orijinal bir fikir ve çok değişik bir mekan.

Çevresi gençlik merkezi olması nedeniyle yiyecek ve aktivitelerle ilgili pekçok seçenek bulunduran bir yerde olduğu için ve dünyada bir benzeri olmaması bakımından bir kez görmenizi öneririm. Hoş bir fikir olmuş doğrusu.

Şimdi sizleri Kimchi ile tanıştırmak istiyorum. Bu lahananın özel baharatlar ve özel bir fermantasyon yöntemiyle yapılmış bizdeki karşılığı turşuya benzeyen bir Kore ulusal yiyeceği olduğunu söylemem lazım. Bu yiyece ait üniversite bile var ve bunu yapmak yapmayı öğrenmek bir koreli için bir ulusal onur meselesi. Hayatı boyunca bir kimchi yapımına katılmamış eli değilmemiş bir koreli yoktur diye düşünüyorum yeryüzünde. Ben tadını çok beğendim aramızda beğenmeyenler de oldu. Sevmekte veya sevmemekte özgürsünüz ancak bu ülkeye gidiyorsanız mutlaka KİMCHİ'nin tadına bakmalısınız.

Bu da Kore ulusal yemeklerinden tpokki (tıpoki diye okunuyor.). Aslında bir tür hamur pirinçten yapılmış dışına Kore biberiden yapılmış acı bir salça koymuşlar, bazılarının içerisine tavuk ve etli oluyor, ancak çoğunlukla sade tüketiliyor oldukça lezzetli bir sokak lezzeti kendin hemen hemen her yerinde bulmanız mümkün. Çok lezzetli diye dip not koymuş olayım.

Burasıda Konkuk bölgesinin Comon ground konteyner AVM'sine yakın tek katlı binalardan oluşan yemek sokağı.Bu kentte tarifi çok zor paradokslar var. Tek katlı binalardan oluşan çarşılar veya restoranlar bölümünden bir sokak karşıya geçiyorsunuz, devasa gökdelenlerin olduğu inanılmaz büyüklükteki binaların yan yana dizildiği sokakları görüyorsunuz. Hemen yanında 1000 yıllık tarihi bir tapınak tüm eskileriyle dururken köşeyi dönünce devasa bir yeraltı çarşısıyla karşılaşıyorsunuz. Alis harikalara diyarı gibi köşeyi dönünce ne ile karşılaşacağınızı bilmek mümkün değil.

O yüzden tek bir resme bakarak bu kent hakkında karar vermek çok zor bu tek katlı binalara bakıp bir kasabanın restoran sokağı olduğunu düşünebilirsiniz.

Şimdi iki blok ötede Coex Center’deyiz burası Asya’nın en büyük bina kompleksi. Hiçbir resim veya hiçbir yerüstü fotoğrafı bu binanın ne kadar büyük olduğunu anlatamaz. Yer altından birbiriyle bağlı devasa bir binalar kompleksi bu altında da metro var.

Coex Kütüphanesine hoşgeldiniz. Burası binanın çekim merkezi gibi çevresinde kahvecilerin dizili olduğu hem kitap okumanın hem de satışının yapıldığı çok alımlı bir mekan. İnstagram fenomeni olmuş bir mekan burası ama bende okumaktan çok gezemelik planlanmış gibi olduğu hissi uyandırdı.

Yerden bir spor salonu yüksekliği ne kadar kitapları dizmişler. İnsan üst taraflardaki kitapları nasıl alıyorlar diye düşünmeden edemiyor.

Önünde Gangnam Style şarkısına atfedilen heykel var. Mekanda fonda meşhur şarkının çaldığını da belirtmem gerekir.

Şimdi de Seul'un içinde kalmış tamamen dokusunu korumuş tarihi bir köy olan Bukchon Hanog Village'e gidelim. Burası ana saraya (Gyeonbokgung) yakın konumda.

Eski evler dar sokaklar yer yer kafeler ve turist kalabalıklarıyla dolu bir yer. Evler hep ortada bir avluya bakıyor bu nedenle dışarıda duvardan başka bir şey görme ihtimaliniz az. Ancak çok hoş bir dokusu var.

Şöyle 1 saatte gezebileceğiniz güzel fotoğraflar çekebileceğiniz orijinal bir yer. Zaten saraya yakın konumu nedeniyle burada bulunacağınız için gezmesi de bir bakıma kolay sayılır.

Birkaç sözde Ulusal Müze hakkında söylemek istiyorum. Burası çok büyük bir binada hizmet veren oldukça modern bir yapı içerisinde ülkenin çok değişik yerlerinden getirilmiş tarihi veya dini objeler var.

Gezmesi çok kolay ücretsiz bir müze iki ya da üç saatinizi mutlaka buraya ayırmanızı öneririm.

Saraylarda eski kıyafetler dini objeler ve eşyalar yok bunları görmek için istiyorsanız Seul Ulusal Müzesi veya Seul kent tarihi müzesi’ne gitmeniz gerekir. Ki bu müzeden de yazının ilerleyen bölümlerinde birkaç resim koyacağım.

Bu bronz Buda heykeli özel olarak bir güvenlik görevlisi ile korunuyor 1200 yıllık olduğu söyleniyor.

Bu binada Lotte tower, Dünyanın altıncı büyük binası konumunda devasa bir yapı. Yapı kompleksi içerisinde bir eğlence parkı büyük bir otel yukardan manzarayı izleyebileceğimiz bir panorama alanı bir alışveriş merkezi birkaç müze ve yemek alanları olduğunu söylemem lazım. Biz çok uzun saatler harcamadık ancak çok elit bir mekan oldu çok açık. Böyle devasa yapılardan hoşlanıyorsanız Haklarında çok değişik şeler bulunan entrikacı Lotte ailesinin bu binasını ziyaret etmenizi öneririm. Çok hızlı mekan değiştirdiğimi güşünebilirsiniz ancak o kadar çok yer var ki her yerden uzun uzun yazmak ve çok resim koymak mümkün değil.

CHANGDOEKGGUNG PALACE ve SECRET GARDEN kompleksi en büyük olmasa da kentin en güzel sayayı diyebilirim.

Secret Garden yani gizli bahçe imparatorluk ve hanedandan başka birilerinin görmesine tamamen kapalıymış. Bin yıl burayı dışarıdan gören birisinin derhal öldürülmesi kuralı devam etmiş.

Bahçe ve saray ama özellikle gizli bahçe gerçekten huzur dolu bir ortam. İnsanı saran dinlendirici ve ruh temizleyici bir havası var.

Binaların zerafeti bahçenin renkleri ortamın güzelliğiyle bazen bir köşeye dönüp dakikalarca bakmak gözünüzü ve çevirmeden incelemek istiyorsunuz.

BONGEUNSA 1000 yıllık belkide Kore tarihinin en kutsal en önemli mekanlarından bir tanesi. Zen budizminin merkezi hem tapınak hem okul hem vakıf hem park. Gangnam semtinde Coex alışveriş ve ticaret kompleksinin hemen yanında.

Açık hava ve kapalı ibadet bölümleri var. Alışveriş yaparak fakirlere pirinç bağışlayabilirdiniz vakıf bölümü var. Tapınağın içesirinde ücretsi olarak "Stay temple" diye bir program var. Burada budist rahiplerle birlikte gece konaklamanız mümkün. Anck pirinç lapası yiyeceğinizi, hasırda yatacağınızı ve güneş doğarken ibadet ritüelleri için uyanacağınızı belirtmem lazım.

Bu renklilerle süslenmiş alanlar ve çevresindeki süsle heykelcikler insanı kendisinden adeta alıyor. Sanki bu dünyada bir yerde değil de başka bir yerde olduğunuz hissini kuvvetlendiriyor.

Bahçeler insanı sersemletecek güzellikte.tamamı çiçeklerden oluşmuş çiçekler var yahu bir bitkinin hiç yaprağı olmaz mı hep bir çiçek olur arkadaş.

Açık alanda büyük bir Budha heykeli var karşısındaki alana çıplak ayakla giriliyor. İbadet edenler önünde secdeye varıp dua ediyorlar ve vakıftan satın aldıkları pirinç torbalarını sunak taşlarına bırakıyorlar. Bu Taşlar pirinçler rahipler tarafından ihtiyaç sahibi fakirlere yedliyor ortam inanılmaz etkileyici. Bu alana geldiğinizde bir süre oturmak ve ortamı solumak ihtiyacı hissediyorsunuz. Arkasında 1000 tane minik Buda heykelciğinnden oluşan bir fon var. Ve sağda solda koruyucu melek figürleri ile süslenmiş devasa heykeller var.

Pek çok kentte pek çok resim çektim ama şu açıdan bu resim belki de çektiğim beni en çok etkileyen resimlerden birisiiydi. Resim pek çok açıdan güzel bir başkadini tanımak ve bu dini inanışdaki kültürel detayları görmek açısından da çok etkileyici fakat beni en çok etkileyen maddi konularla ilişkisini tamamen kesmiş bir dinin temsilcisinin karşısında bulunan kapitalizmin kalesi olan ticaret merkezlerine bakması oldukça ironik geldi.

Şimdi sizi dini merkezlerden çıkarıp uçuk kaçık Semt pazarlarına götüreceğim gördüğünüz dallar değişik çay yapımları için kullanılan Kore bitkileri. Aklınıza gelecek odun kereste ve bitkinin her türü dilimlenmiş ve bütün hallerde satılıp yemeklere koyulmak kaynatılmak tütsü halinde yakılmak ve demlenmek şartıyla Kore’de içiliyor. Buradan Korelilerin herhangi bir ilaç kullanmadığı fikrine kapılmayın her türlü paketlenmiş ilaç kimyasal da var ve her türlü bitki yosun tütsü ot odun da mevcut.

Bu görgükleriniz ginseng Kendisini sanıyorum hepiniz duymuşsunuzdur menşeinin Kore olduğunu da biliyorsunuzdur. Bunun bu pazarlarda envayi çeşidini bulmak mümkün çayını suyunu şişeye koymuş unu hapını tazesini irisinin ufağını fiyatı da çok pahalı değil 6000 won yaklaşık 3 $ civarında 1 kg fiyatı var.

Tabi ginseng, odun, bitki çerçöp derken artık konuyu abartıp size pazarda satılan böceklerden bir resim göstermek istedim. Evet kilo işi bu arzu ederseniz yarım kilo 1 kg kışlık çuvalla alıp televizyon karşısında vakit geçirirken atıştırmalık ağzınız atabiliyorsunuz.

Pazardan son bir resimde maki denilenyosun bayağı bildiğiniz deniz tadı olan turşuumuzu bir şey tadı umduğumuz kadar kötü değil. Hani aç kalsam ve burnum beni yaşatacağına inanırsam rahatlıkla yiyebilirim ama normal koşullarda evde ya bir yosun olsa da yesek demem.

Yazının uzamasından biraz üzgünüm ama tam sekiz günde gezdiğim bir kenti 20 resimle anlatmak mümkün değil ya da böyle anlatırsam size büyük bir haksızlık olur şimdi Namsan dağındayız.

Burası televizyon kulesi barındıran panoramik bir tepe myeondong Çarşısı güzel manzaraları olan bir yer kente gelirseniz bir kere çıkın kuleye çıkmanıza gerek yok zaten üzerindeki bahçeden her yeri görüyorsunuz.

Bu kilit olayı da her yerde var sanırım burada da bir aşkını kilitleme ritüeli tüm dünyada olduğu gibi var. İnsanlar bu fikre nereden kapılmışlar başlangıcı nerededir bilemedim ama dünyayı gezerek aramaya devam edeceğim bulduğumda size yazarım.

Namdeamun kapısı aynı isimli çarşının hemen yanında kentin duvarlarla çevrili olduğu zamanda eski orjinal kapısıymış. Bu arada Namdeamun devasa ve 24 saat açık bir çarşı bölgesi. Kontolünüzü kaybedebileceğiniz kadar büyük. Hanımlarla girince rahat 4 saat yazar belirteyim.

Myeondong kentin kapitalizm tapınağı olan bir bölgesi. Okuduğunuz pek çok gezi yazısında bunun bir cadde olduğundan bahsedilecek. Ancak bu büyük bir yanılgı çünkü bu ülkede küçük küçük bölgeler var ve o bölgedeki tüm sokaklar o isimle adlandırılıyor myeondong 1-2-3 vs gibi. Bu yüzden göreceğiniz resimlerdeki dükkanlar yiyecek satan tezgahlar tek bir yerde değil iki metro durağın arasındaki bir bölgede.

Hemen her sokakta aklınıza gelebilecek her çeşit yiyecek satan sokak yemekçileri mevcut ancak bölgeyi meşhur yapan güzelliğine hastalık derecesinde bağlı Kore ırkının kozmetik mağazaları burası ülkede üretilen ve satılan 60 kadar kalburüstü markanın merkezi satış yerlerinin olduğu bir bölge. Eğer hanımınızla gidiyorsanız buradan dört 5 saatte çıkamayacağınızı bilerek gidin ve cüzdanınızda bir miktar para bulundurun.

Ben hanimlari bir süre bir kozmetik dükkanında bıraktım bir "kedi kafede" kahve içtim.

Yiyeceğin her türlü her çeşidi var burada.Kentin kapitalist dokusunu görmek sokaklarında dolaşmak sokak yiyeceklerini renkli ışıklı dünyasına bakmak için mutlaka buraya uğrayın ancak gece uğrarsanız daha ışıltılı ve daha renkli hali göreceksiniz. Daiso Aslında bir japon markası her türlü ürünü satan ucuz satan ve değişik tasarım ürünler bulabileceğiniz bir mağaza bu kentte 7.08 şubesi var bir tanesi de burada uğrarsanız içinde kendinize uygun bir şeyler bulabileceğiniz alışveriş edebileceğiniz söyleyebilirim.

Jogyesa tapınağı Gwanghamun meydanına yakın oldukça kentin en kutsal iki mekanından birisi.

Gece güngüz değişik bir ambiyansı var. İnsanı huzur dolduran bir yer. Bu ağaç yüz yıllardı yaşayan kutsal bir ağaç neslinin devamı sayılıyor. Budha nın altında Nirvanaya ulaştığı ağacın soyundan olduğu yazıyor.

İnsa Dong adı verilen kentin en güzel caddelerinden birine de yakın.

Ki İnsa dong caddesini de mutlaka gezin.

Yerel otantik pek çok şey satın alabilirsiniz. Kentin özeti diyebileceğimiz bir cadde.

Minik kreş tayfası kentin her yerinde. Bizde aileler çocukların başına bir şey gelir diye dışarı salmazlar çocukları. Bunlar sürekili gezdiriyorlar.

BANPO HANGANG PARK Han nehri üzerinde gece ışıklandırılan güzel bir mekan. Gündüz gelirseniz gelin ve damatların fotoğraf mekanı burası.

Ortamda hoparlörlerden yüksek sesli güzel müzikler çalıyor köprüden ışık ve suyla gösteriler yapılıyor insanlar açık havada dinleniyor hoş bir akşam gezisi yapılabilecek bir mekan.

Bir kaç kelam da bu lens meselesinden bahsetmezsem çok ayıp olur. Kentte yüzlerce lens satan dükkan var her renkte ama aklınıza gelebilecek her renkte lens bulmanız mümkün Koreliler güzellik ve göz rengi konusunda hastalık derecesinde meraklılar.

Squid game in meşhur şekerleri burada yaygın.

GARAK FİSH MARKET Hiç balıkla işimiz olmasa balık yemek istemeseniz bile görmeniz gereken yerlerden bir tanesi.

Gerek içerik gerek sunuş şekli gerek büyüklük olarak Türkiye’deki balıkçılarla hiçbir ilgisi yok resimden de anlayacağınız gibi satılan pek çok şeyin ne olduğunu anlamanız da mümkün değil. Dünyaya değişik değişik hastalıklar neden hep uzakdoğudan yayılır sorusunun bir cevabı gibi bu resim.

Çerez niyetine inanan her boyda kurutulmuş balıklar var bunları televizyon karşısında atıştırmalık olarak tüketiyorlar.

Ama sanıyorum en can alıcı kısmını akvaryumlar oluşturuyor. İstakozlar midyeler yengeçler devasa balıklar küçük balıklar hatta balık olmayan tuhaf yaratıklar adeta birsoloji bahçesi gibi bir yer. Hani bazı kentlerde son zamanlarda ülkemizde de olan büyük akvaryumlar vardır böyle yapılır içinde balıklar yüzer izlemeye gidersiniz ya işte bu onun yenilen versiyonu buradaki şeyleribirader bana şunu sarsana deyip sipariş Edip istersen hemen oracıkta pişirtip yiyorsun istersen evine götürüyorsun.

Buda kore mantısı koymasaydım çatlardım.


Bir kaç cümlede Seul Tarih Müzesi'nden yazmak istiyorum. Gwanghamun meydanına çok yakın. Sunuş ve içerik olaraç çok güzel ücretsiz bir müze. Yıllara dayalı olarak kent yaşamını yansıtan odalar hazırlanmış.

İçerisinde kentin dev ölçekli bir maketi de var.

Sunuş ve hazırlanış bakımından on numara beş yıldız bir yer.

Kore'nin olmazsa olmazı GWANGGJANG FOOD MARKET. Adeta bir yiyecek tapınağı deniz ürünleri yerel yiyecekler tatlılar şekerlemeler Sebzeler hemen orada tüket etmelik akıl almaz yiyeceklerle dolu bir yer.

Bu gördüğünüz arkadaş deniz ürünü satıyor sanıyorum belki yengeç ve karidesleri tanımışsındır diğerlerini tanımaya uğraşmayın canınızı sıkmayın isterseniz tadına bakın istemezseniz yanımdan geçin gidin tanıma şansınız yok.

Üzeri kapalı birkaç sokağa kapsayan dükkanların önünde taburelerle oturma yerlerinin olduğu oldukça büyük bir mekan sadece kültürel bir aktivite için bile mutlaka gidip gezmeli bir şeylerin tadına bakmalısınız.

Bunların adını yazamayacağım ama bu ceviz görünümlü şeyler çok lezzetliydi görürseniz alın deneyin dışı ısı itilmiş tatlı hamurdan yapılmış içinde bizim profiterol gibi krema gibi bir eklenti olan lezzetli bir şey biz bunu metrolarda gördükçe aldık hep hepsi de çok güzeldi.

Bu satıcı Netflix’te belgeselde yayınlandıktan sonra çok meşhur olmuş bir satıcı biz burada yemek yedik noodle ağırlıklı veya mantı içerikli bir şeyler satıyorlar ama buna benziyen çok dükkan var deneyin çok lezzetli.

Son bir kaç resimle toparlayacak olursam inanılmaz otantik özellikleri, son derece gelişmiş şehircilik anlayışı, ancak buna karşı devasa betondan tapınakları andıran binalarıyla ve ilginç yemekleriyle Seul sizleri bekler.

Biz naif Kore kültürü içerisinde çok keyifli sekiz gün geçirdik ve Japonya ile beraber belleğimde unutulmaz yerler bıraktı.

Dünyanın geri kalanından çok farklı şeyler görmek çok farklı lezzetlerin tadına bakmak, çok saygılı kibar ve yardımsever insanlarla beraber bir kentte dolaşmak istiyorsanız bu ülke sizin için çok uygun. Sanırım yazının genelinde bahsetmedim ama Türk olduğumuzu öğrendiklerinde çok aşırı mutlu oluyorlar yüzlerinde gülücük kaçıyor ve çok ilgi alaka gösteriyorlarTürk olduğunuz için ayrıcalıklı hissedeceginiz dünyadaki birkaç ülkeden birisi burası Kore sizi bekler uzakta onun efsanevi güzelliklerine yelken açın.



0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page