top of page
  • Yazarın fotoğrafıMurat Hüseyin inceoglu

KYOTO "Huzurun Başkenti" 京都

Güncelleme tarihi: 9 Oca 2020

         Kyoto harika bir yer. O kadar çok gezilecek noktası var ki inanın tüm tatili burada geçirseniz aynı yere iki kez gitmeden bir hafta geçirebilirsiniz. Kısaca özetlemek gerekirse;  Türkiye'de dünya kültür mirası listesinde 16 nokta yer alırken Kyoto kentinde bu sayı 17. Kyoto'da gezilmeye değer olarak listelenmiş anıt, tapınak, bahçe, çarşı gibi önemli nokta sayısı 200 adet. Siz 2-3 gün kalırsanız en çok 12-15 tanesini görebileceğinizi bilmeniz gerekir. Seçim yapmak oldukça zor anlayacağınız.

      Tamam ben kolay beğenen biriyim, her yerde kendime göre sevecek bir şeyler bulabilirim. Ama Kyoto bir aşk, bambaşka bir yer burası. İnanın yazın ve sonbaharda ayrı ayrı görülmeli diyebileceğim bir kent. Zen felsefesi ile yoğrulmuş, 1000 yıllık Japon başkenti, savaş görmemiş hali, tüm egzotikliği ve huzuru ile duruyor. Buyurun size Kyoto " huzurun başkenti ".



        Nüfusu iki milyon olan ufak sayılabilecek bir Japon kenti ancak tüm önemi 1000 yıllık başkent geçmişine, görkemli tarihine ve eşsiz zen huzuruna dayanır. Tapınaklarında huzur gördüğüm, sadeliği ve rahatlamayı iliklerime kadar hissettiğim bir yer burası. Bakın ben burada yaşarım falan demiyorum, ben bu ülkede yaşayamam. Ancak o kadar kent gördüm hepsi bir yana, Kyoto'nun o huzur dolu rahatlatıcılığı bir yana. Bu etkileyici kentte sizlere bir potpuri hazırlamaya çalıştım. İçerisinde biraz çarşı, biraz bahçe olacak. Ama inanılmaz doğa, ve birbirlerinden çok kesin özellikleriyle ayrılan tapınaklar ve en doğal haliyle Japon kırsal yaşamının yaşandığı mahalleler olacak. Tabii ki geyşalar ve maikolar, samuraylar ve shogunlar, şekerler ve tatlılar, suşiler ve okinomiyakiler, ormanlar ve maymunlar olacak. Her renkten, her tattan, her tarzdan kattım içerisine. Sevin veya sevmeyin işte karşınızda gerçek Japonya! Haydi başlayalım.



       Kyoto, Japonya'nın en güzel şehri seçilmiş büyüleyici kelimesinin yeterli olmadığı bir yer. Bunu gittiğim otuz üç ülkeye dayanarak söylüyorum. Gezilecek yerleri, benzersiz tapınakları, sokakları, parkları. Filmin içerisindeki bir karenin sürekli tekrar etmesi gibi bir yer burası. Tapınak deyince Japonya'da tapınak bazen çarşı, bazen orman, bazen bahçe, bazen huzur, bazen de sanat olarak çıkıyor karşınıza. Bizdeki ve Avrupa'daki tapınakların konumlandırıldığı yerden farklı bir noktada duruyor.



     Sadece tarihi bir şehir değil, aynı zamanda finans şehriymiş. Her şeyden öte, tarihi dokusunu özellikle Gion bölgesinde korumayı başaran Kyoto, dünyada en fazla geyşaya ev sahipliği yapmasının yanısıra, 2000’den fazla tapınağa da ev sahipliği yapan Japonya’nın tarihi anlamda bayrağını taşıyan bir şehir konumunda. Birazdan okuyacağınız gezi planında sürekli tapınak isimleri görmek sakın sizde gününüzün çoğunu tapınaklarda geçireceğiniz hissi uyandırmasın. Gününüzün çoğunluğunu otantik dokusunu koruyan Japon mahalleleri oluşturacak.



     En önemlisi de, bu kadar uzun zaman başkent olan bir şehir, bunca eski yapıyı o kadar güzel ve özenle korumayı başarmış ki, dünyanın sayılı örnek şehirlerden birisi olmuş. Şehir öylesine büyüleyici tarihi güzelliklere sahip ki, ABD atom bombasını ve hava bombardımanı planlarını iptal etmiş.



      ARASHiYAMA

    Birlikte ilk olarak Arashiyama bölgesine yöneleceğiz. Arashi dağının eteklerindeki Arashiyama, nefes kesici güzellikteki manzaralara ev sahipliği yapan bir bölge. Kyotolular her mevsim doğa ile buluşmak için bu bölgeyi ziyaret ediyorlarmış. Bambu ormanında yürüyüş, baharda ‘Moon Crossing’ köprüsünden sakura ağaçlarını izlemek, kışları gezinti yollarında kağıt fenerleri seyretmek, tapınaklar, mezarlar, bahçeler ve parklarda gezinmek, Iwatayama Monkey Park’ta Japon makak maymunlarını izlemek ve de 7 farklı kaplıcada şifa bulmak Arashiyama’nın sunduğu aktivitelerden birkaçı. Bizde bu bölgenin içerdiği değerlerden farklı tarzlarda bir kaç tanesini göreceğiz.



     TENRYU-Ji

      Sagano Bamboo ormanının hemen girişinde Tenryu-ji tapınağının kuzey kapısı yer alıyor. Yine bir UNESCO mirası olan Tenryu-ji, Kyoto’nun en büyük beş tapınağından birisi. Sadece tapınak değil, özellikle Tapınağın önünde yer alan devasa göl ve ardındaki muhteşem orman manzarası, dakikalarca oturup, onlarca fotoğraf çekmemize, kısacası büyülenmemize sebep olacak sanırım. Benim Kyoto’da görebildiğim en iyi 5 yerden birisi oldu burası.



     Bir bambu ormanın yanına inşa edilmiş bir tapınak burası. Aslında bu bir tesadüf değil, çünkü geleneksel olarak Japonya’da Budist ve Shinto tapınakları bambu korulukları yakınına inşa edilirmiş. Centilmen bir kuvveti sembolize eden bambuların, şeytani güçleri korkutup kaçırma özelliği olduğuna inanılıyormuş. Tapınak içerisinde güzel Zen bahçeleri de var.



     Tapınak binası güzel görselliğe sahip ancak bahçeler ve bahçe içerisindeki detaylar unutulmaz güzellikte. Japonya denilince hemen aklınıza gelecek kadar güzel bir yer burası kaçırmayın.



    SAGANO BAMBOO FOREST

     Binlerce bambu ağacına ev sahipliği yapan ormanda yürüyüş yapmak gerçekten eşsiz bir deneyim. Sanırım hayatımda ilk defa bambu ormanı gördüm ve bu da Kyoto’ya nasipmiş. Uzunluğu 30-40 metreleri bulan bu sırık gibi upuzun ince gövdeli ağaçların, bir yandan bu kadar yükseğe uzanabilecek kadar kuvvetli iken, nasıl bu kadar hafif bir gövdeye sahip olduğuna şaşırıp kalmamak mümkün değil sanırım.



      O kadar sağlam bir yapıya sahipler ki hala Japonya’da gökdelen inşaatlarında inşaat iskeletleri metal yerine bambudan yapılıyormuş. Gördüğüm güneş ışıklarının bambular arasından süzülerek çeşit çeşit ışık oyunları sergilemesi gerçekten çok özel göründü bana. Yaprakları fıstık yeşiline dönüştürmesini seyretmek, bambuların rüzgarla salınmasını izlemek ve gövdesinin ürkütücü gıcırtılarını duymak gerçekten hayatınızda bir kez yaşanacak bir deneyim. Şimdi ne anlatıyor bu adam ağaç işte diye düşünebilirsiniz. Ancak görünce vay canına diyeceğinizi düşünüyorum.



    Kinkakuji Temple "golden temple"

     Kyoto şehrini çevreleyen tapınaklarının en görkemlisi ve en ufağı kesinlikle Altın Tapınak. Mükemmel bir bahçenin içinde ufak bir göletin yanı başında tipik Japon Zen Budist tapınağı mimarisinde inşa edilmiş iki katlı ahşap bina, altın yapraklar ile kaplanmış. Altın sarısı rengi güneşle birlikte iyice ortaya çıkan tapınağın hem kendisinin hem de durgun sudaki mükemmel yansımasının ışıltılı görüntüsü hafızanıza kazınıyor. Zen felsefesi ile dekore edilmiş bahçe her mevsim sizi büyüleyecek masalsı bir kartpostal görünümü sunuyor.Vakit çok aşırı geç olmazsa mutlaka gitmek isteyeceğim bir yer. Ancak gezilecek yerler bu ülkede genelde 17:00'de kapanıyor buna dikkat etmelisiniz.



    Ryoan-Ji

    Ryoan-ji ya da ‘Huzur Uykusundaki Ejderha’ tapınağı nefis bir Zen tapınak mimarisi, bahçe peyzajı ve Zen bahçesi tasarımı örneği. Zen bahçesindeki kaya ve taşların sembolik yerleşimi, izleyenleri sakinliğe, huzura ve farkındalığa taşıyan etkiye sahip deniyor ama bende "çok tuhaf" hissi uyandırdı.



     Budist tapınakların bahçelerinin içinde yer alan Zen bahçeleri gerçekten gizemli birer bilmece gibi. İlk bakışta bol bol yeşilliğin olduğu bir ortamda kum, çakıl, kaya ile düzenlenmiş bu bahçelerin görünüşü ilk bakışta size çok bakir ve fakir gelebilir.



     Ancak bu boşluk duygusunun çarpıcı bir sadeliği ve her taş, kaya, çakıl, kum, kütük, çimen ve bitki kompozisyonunun mistik bir anlamı varmış. Mesela Ryoanji’de kayalar Japon adalarını, çakıllar okyanusu, taşlar bir ejdere doğru yüzmekte olan anne, yavrularını ve zihin anlamına gelen kanji karakterinin bir parçasını oluşturuyormuş. Tırmıklanmış beyaz kumlar ise güçlü akan suyu simgeliyormuş. Ben bu yazdıklarımı bilmesem böyle bir anlam çıkartabileceğimi hiç sanmıyorum. Ancak yine de çok huzurlu bir yer,



     Nishiki Food Market

    Osaka'da ve Hiroshima'da benzerlerini görebileceğiniz üzeri kapalı bir cadde ancak burası daha çok yiyecek tarzında dükkanlarla dolu. Sizde akşam yemeği için dönüşte uğrarız diye düşünüyorsanız hemen belirteyim biz saat 19:00 da gittik neredeyse bütün dükkanlar kapalıydı. Şu Japonlar ne acayip. Değişik tatlar deneyebileceğiniz yiyecek marketi sadece gündüz açık bilginiz olsun.



      FUSiMi iNARi

      Kyoto’nun güneyinde yer alan Fushimi Inari Shrine binlerce turuncu kırmızı renkli torii adı verilen ahşap turuncu kapısı ile meşhur bir tapınak. Tapınak binalarından Inari dağına doğru uzanan bir kaç patika boyunca değişik boylardaki kapıları ile muhteşem fotojenik bir görünüm sunuyor. ‘Memories of the Geisha’ filminden veya Japonya kartpostallarından belki görmüş olabilirsiniz. Tüm ülkede “Diğer tapınaklardan en farklı olanı hangisi ?” deseniz, bu tapınağı söylerim. Bir orman düşünün. İçerisinde binlerce turuncu rengin hüküm sürdüğü kapılar ile kaplı.



     Fushimi Inari, Shinto dininin pirinç tanrısı olan Inari’ye (tilki şeklinde olan bir tanrı figürüne) adanmış Japonya’daki en önemli tapınak. İstasyondan gelirken tapınağa 794 yılından kalma dev bir torii kapısı olan Romon kapısından giriyorsunuz. Shinto inanışına göre tilkiler Inari tanrısının habercisi, bu yüzden tapınakta yüzlerce tilki heykeli var.



    Tapınak binalarının arkasındaki tırmanış patikasının başında meşhur kapılar sizi karşılıyor. İki sıra halinde birbirine paralel uzanan binlerce kapı arasından yürümeye başlayıp tırmanıyoruz. Patika boyunca yer alan torii kapıları şahısların ya da şirketlerin bağışları ile dikiliyormuş. Her birinin üzerinde isim ve dikiliş tarihi yazıyor. En küçük kapı için tapınağa yapılan bağış 400.000 Yenden başlıyor ve büyük kapıların bedeli 1.000.000 Yene kadar ulaşıyormuş. Kimi para için, kimi güç için dikmiş bu kapıları. Yukarı doğru yürürken siz ister insanların arzularının sonsuzluğunu düşünün isterseniz dağa yatırılmış sermayenin büyüklüğünü düşünebilirsiniz.




     Uzun bir yürüyüş ancak tepenin sonuna kadar tırmanırsanız, yolda soluklanmak ve yemek için değişik ara tapınaklar var. 30-45 dakikalık hafif yorucu bir yürüyüşün sonunda Kyoto şehirini yukarıdan gören manzaralar sizi bekliyor olacak. Yolculuk boyunca göletler, gerçek üstü sayıda kapılar, tilki heykelleri ve cırcır böcekleri size eşlik ediyor olacak. Bu treking yürüyüşü de Japonya'daki en akılda kalıcı aktivitelerinizden birisi olacak. Yanınıza su ve ter silmek için havlu kağıt alın, ayağınıza lastik ayakkabı giyin, hatta biraz atıştırmalık alın derim.



     Burası Kyoto'nun unutulmaz tapınakları arasında kesinlikle yer alacak unutulmaz bir yer.



     Higashiyama Mahallesi

    Kiyomizudera ile Yasaka tapınağı arasındaki yamaçta yer alan daracık sokakların bulunduğu Higashiyama mahallesi Kyoto’nun en iyi korunmuş önemli iki tarihi bölgesinden birisi. Ahşap evleri, görüntüleri ve geleneksel dükkanları ile size başka bir kültürün içerisinde olduğunuzu işaret ediyor. Daracık sokaklar hediyelik seramikler ve yelpazeler, çay evleri, dondurmalar, tatlılar, turşular, kıyafetler satan dükkanlar ve tezgahlar ile dolu.



     Trenden ilk indiğinizde bir kaç sokak sıradan mahalleden geçiyorsunuz. Sonra Yasaka tapınağının pagoda'sının bulunduğu sokağı bulmalısınız.


     Unutulmaz bir kaç resim çektikten sonra yolun sonundan sağa döndüğünüz yerde dünyada sadece rezervasyon ile çalışan ve size kahvenizi Geyşaların getirdiği Starbucks kahvecisini görmenizi öneririm.



     Bir kaç merdiven çıktıktan sonra vardığınız çarşı kalabalığını görünce Japonya'nın en ünlü tapınağına doğru yürüdüğünüzü anlayacaksınız. Hediyelik eşya satan dükkanlar ile dolu bir yol sizi doğru tapınağa çıkaracak.



    KiYOMiSU DERA

    Bu tapınak ülkedeki çok önemli tapınaklardan birisi. Hatta en önemlisi desem yeridir. Dağın yamacına kurulu tapınağın içerisinde yer alan küçük şelaleler, dereler, doğası ve binası ile öylesine güzel ki, 2007’de Dünyanın yeni 7 harikasından birisine aday gösterilmiş. Türkçe anlamı “Saf Su Tapınağı” çünkü dağdan gelen su, tapınağın girişine kadar uzanıyor.

    Belirttiğim gibi Kiyomizudera Tapınağı, Kyoto’nun ve Japonya’nın en önemli kutsal mabetlerinden birisi ve şüphesiz Kyoto’nun en kalabalık ve en çok ziyaret edilen tapınağı.


    Belirttiğim gibi Kiyomizudera Tapınağı, Kyoto’nun ve Japonya’nın en önemli kutsal mabetlerinden birisi ve şüphesiz Kyoto’nun en kalabalık ve en çok ziyaret edilen tapınağı. Gün boyu akın akın ziyaretçiler ile dolup taştığı bir yer burası sanırım siz giderken de çok kalabalık olacak.



     Kyoto’nun doğusundaki ormanlık tepelerin yamacında, şehre tepeden bakan Otowa çağlayanının üzerine kurulmuş Kiyomisu, sanki şehirde değil de ormanda olduğunuz hissi uyandırıyor. Tapınak çok büyük, pagoda ve ana bina dışında çok sayıda ahşap binalara, yüzlerce kiraz ağacı ve akça ağaca ev sahipliği yapan dev bir tapınak kompleksi adeta. Özellikle sakura ve koyo zamanı tapınağın çekilen resimleri büyüleyici.



    ‘Saf su’ anlamına gelen Kiyomizu ismini, üzerinde kurulduğu doğal çağlayanın tertemiz suyundan almış. Hala kutsal sayılan bu suyun dilekleri gerçekleştirdiğine inanılıyor.Yapımına 780 yılında başlanan tapınak, 1600’lerde Tokugawa Hanedanlığı sırasında en görkemli halini almış ve 1300 dönüm bir alana yayılan bahçeleri ile Kyoto’nun en büyük Budist tapınağı haline gelmiş.



   Kiyomizudera’ya tırmanırken ilk olarak gözünüze canlı turuncu kırmızı parlak rengi ile üç katlı bir pagoda çarpıyor. Özellikle sakura zamanı beyaz ve uçuk pembe çiçeklere bürünen kiraz ağaçlarının arasından bu parlak ve canlı renkli pagodanın görüntüsü harika. Tapınağın girişinde dilek değirmenleri, büyük torii kapıları ve Buda’nın annesine adanmış Zuigudo Tapınağı yer alıyor.



     1994’de Unesco dünya mirasları arasına eklenen tapınak, yerden 13 metre yükseklikte yamacın üzerine çivi çakmadan inşa edilmiş ahşap ana tapınağı ve terası ile ünlü. Teras binlerce kiraz ve akağaç ile bezenmiş tepeler ve yamaçların yanı sıra, harika Kyoto manzaraları sunuyor. Ancak teras çok kalabalık olduğundan bu manzara için biraz çabalamanız gerekiyor. Terasın önünde bulunduğu ana tapınak binasına girip,11 başlı 1000 kollu merhamet tanrıçası Kannon’un heykeli de görülmesi gerekenlerden atlamamanızı öneririm.



     Ana tapınak binasının hemen sol arkasında aşk ve arabuluculuk tanrısına adanmış Jishu Shrine yer alıyor. Birbirinden 18 metre uzaklıktaki iki taş arasında gözleriniz kapalı yürüyebilirseniz, aşkın sizi bulacağına inanılıyor. Size bu yürüyüşte yardım eden birisi olursa, hayatınızın aşkını bulmak için bir arabulucuya ihtiyacınız olduğu anlamına geliyormuş. Bizim ekipten gençlerden şansını deneyenler oldu. Deneme sırası sizde.



     Otowa Şelalesi ise Kiyomizudera’nın ana tapınağının ve terasın aşağısında yer alıyor. Dökülen su taş kanallar ile üç kola ayrılmış. Uzun yaşam, para-başarı ve aşkta şans getirdiğine inanılan her bir koldan akan suyu kupalara koyup içebiliyorsunuz. Ancak unutmayın dileğinizin olması için sadece birinden içmeliymişsiniz. Seçim sizin uzun yaşam, para ve aşk bol vaktiniz var düşünün.



    Bahçe içerisinde bir çok bina var hepsini gezmek mümkün değil ancak güzellik ve manzaralar dil tutulacak mertebede. Huzur ise tavan yapmış durumda. Kiyomizu Dera görsellik olarak çok farklı bir noktada.



   Ryozen Kannon

   Dev bir Buddha heykelinin altına kurulmuş bir tapınak. Burayı gezmeden sadece fotoğraf çekmeye izin veriyorlar. Hazır olun muhteşem fotoğraflarınız olacak.



    GiON Bölgesi

   Şimdi sıra biraz sokaklarda kaybolmaya vakti. Kyoto’nun geyşaları ile meşhur Gion mahallesi, Yasaka Tapınağı ile Kamo nehri arasında yer alan tarihi bölgesine ilerliyoruz. Kyoto’nun en geleneksel bölgesi Gion, hala genç kızların geyşa eğitimi aldığı, profesyonel geyşaların lokal ‘ochaya’ çay evlerinde sanatsal dans ve müzik performansları sergilediği ve de sokaklarda geleneksel kıyafetleri ile geyşalara rastlayabileceğiniz yegane bölge. Gion bölgesinin ara sokakları iki katlı ahşap tarihi evler, restoranlar ve çay evleri ile zamanda asılı kalmış bir bölge.



    İki katlı otantik machiya adı verilen ahşap evleri, Japon yemeği satan restoran ve dükkanları, geleneksel ochaya çay evleri ve de sokaklarında kimonolar ile dolaşan geiko (Kyoto’lular kıdemli geyşalara geiko diyor) ve yanlarında maiko (eğitim gören geyşalara) rastlarsanız gerçekten bir zaman tüneline girmiş gibi hissedebilirsiniz kendinizi.



    Restoranların aralarında da geleneksel ochaya çay evleri yer alıyor. Çay evi dendiğine bakmayın, Kyoto’nun en pahalı ancak en unutulmaz akşam yemeği deneyimini sunuyormuş ochayalar, çünkü burada gerçek geiko ve maikolar servis yapıyormuş, yemek sırasında geleneksel geyşa müzik ve dans performansları sergiliyor ve çay seremonisi sunuyormuş. Böyle yazıyorum çünkü biz denemedik.



    Evlerin ve restoranların cepheleri daracık ancak içlerine girince upuzun ilerliyor. Görüntülerini araştırınca aynı Hollanda'daki gibi zamanında emlak vergilerinin yola cephelerin uzunluğuna göre belirlendiği ve düşük vergi vermek isteyen tacirlerin 5-6 metre genişliğinde, 20metre uzunluğunda evler inşa ettiğini öğrendim. Demek ki dünyada insanlar hep aynı.



   Pontocho Sokağı

    Gezi sonrası adres Kyoto’nun geceleri en canlı sokağı olan Pontocho. Kamogawa Nehrine paralel uzanan bu arnavut kaldırımlı daracık uzun sokağın dikkat etmezseniz girişini kaçırabilirsiniz. Daha ziyade geleneksel müzik ve yemek ağırlıklı restoranları barındıran merak uyandırıcı bir sokak. Bu sokağı yürümeden dönmeyin ama yemek size kalmış. Bu kentte her türlü yemek seçeneği var. Akşamüzeri havanın kararmasından sonra canlanan sokak gece yarısına kadar hareketli oluyor.


Nijo kalesinin bahçesi.

    Hemen ilerisinde ise sonu gelmez Japon çarşıları var. Tabi ki hastalık ve güneş korkusu yüzünden üzeri kapalı. Birbirine bağlı olarak 2-3 km uzunlukta labirent gibi bir yer.


   Nijo Castle

    Şimdi istikamet Ninjo Kalesi. Kale önce 1603’de Edo döneminin ilk ve en önemli Shogunu Tokugawa Ieyasu’nun evi olarak inşa edilmiş. Bu kişi tek ulusal Japon halk kahramanı diyebilirim ki mezarı Tokyo Ueno Parkta. Çevresi hendekle çevrili dikdörtgen şeklinde bir yer burası. Yapımından 23 yıl sonra torunu sarayı 5 katlı yüksek taş surlar ile çevirmiş. Ancak 1867’de shogun ailesi gücünü yitirince kale imparatorluk sarayı olarak kullanılmaya başlanmış, ardından da tarihi alan olarak Kyoto kültür mirası vakfına hibe edilmiş. Feodal dönemin mimarisini yansıtan 17 binası ve harika bahçeleri ile 1994’de Unesco mirası ilan edilmiş.



      Kale genel hatları ile ana savunma çemberi Honmaru, ikinci savunma çemberi Ninomaru ve arasındaki bahçelerden oluşuyor. Çin mimari stilini taşıyan ahşap Karamon kapısı hemen dikkatinizi çekecek.



      Kalenin içerisinde bulunan Ninomaru Sarayı kalenin ana yapısı. Birbirine ahşap koridorlar ile bağlı birçok binanın birleşimi olan saray, shogunun kabul odaları ve samurayların eğitim salonlarından oluşuyor. Koridorlarda yürürken sürekli gıcırdayan ahşaplar için aklınızdan sakın ‘parkeler eskimiş’ fikri geçmesin. Öğrendim ki, üzerinde birisi yürüdüğünde, yaklaşanların habercisi olmak üzere güvenlik önlemi olarak ahşapların arasına metal ekler yapılarak özellikle gıcırdayacak şekilde yerleştirilmiş parkeler. Bir tür erken uyarı sistemi yani.



        Bazı odalarda göreceğiniz "fusuma" kağıt sürgü kapılarındaki desenler ve manzaralar gerçekten usta bir işçilik ürünü gibiler. Çok önemli saray ve tapınaklarda da örneklerini göreceğiniz bu sürgü kağıt kapıların inanılmaz özel bir fonksiyonu olduğunu öğrendim. Dışarıdan yaklaşan yabancıları ve tehditleri duyabilmek için, her türlü sesi içeri alan, ancak içeride konuşulanları kimse duymasın diye sesi dışarı geçirmeyen özel bir kağıt işçiliği tekniği ile hazırlanmış bu kapılar. (İnanmakta zorluk çekenler Tokyo Ulusal müzesinde bilim adamlarının kağıt kapılar üzerinde yaptığı testleri ve sonuçlarını görebilirler.)



     Ninomaru Sarayının çıkışında geleneksel Japon bahçesinin mükemmel bir örneği yer alıyor. Büyük bir göletin etrafındaki özel olarak oyulmuş taşlar ve budanmış çamlar, insanda mükemmel uyum hissi yaratmak ve onları sakinleştirerek meditasyon yapmalarını kolaylaştırmak için özenle tasarlanmış.



    Japonlar buna ödünç manzara diyorlar. Yani bu durum Zen felsefesine göre dünyanın bazal güzelliğinden daha güzel yerler oluşturabilmek için kötü yerlerden alınan iyilik hali gibi bir şey. Kale bizim ülkeden ayrılmadan önceki gezi yerimizdi. Son olarak aklımızda bu nefis bahçe manzaralarının kalmasını istedim. Sanırım siz de burayı seveceksiniz.



Yazdığım bu yerler sadece benim gezdiklerim. Gezemediklerimi yazmaya kalksam sanırım siz okuyamaz sıkılır bırakırdınız. Ama çok etkileyici yapılar, marketler, tapınaklar ve mimari barındıran dünyanın en etkileyici kentlerinden birisi diyebilirim. Sadece Kyoto'yu görmek için Japonya'ya gidilir.

0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page