top of page
  • Yazarın fotoğrafıMurat Hüseyin inceoglu

GÖKÇEADA "Resimli Gezi Rehberi"

Gökçeada denilince aklınıza ne geliyor bilmem. Doğrusu benimde aklıma bir ada olduğu dışında çok şey gelmiyordu. Daha önce Bozcada'yı görmüş birisi olarak benzer olabilecekleriyle ilgili bir ön beklentim vardı. Sizlere daha önce Sivas'ta yaptığım gibi bir resimli anlatım rehberi hazırladım. Ama içerisinde manzaralar, duygular, tatlar ve bolca görsellik kattım. Adanın tüm gezilmeye değer yerlerini resimlerle anlatmaya çalışacağım. Aralara da mekanlar ve lezzetler kattım. Bizim deneyimlerimizden ve yorumlarımızdan da söz etmeye çalışacağım. Umuyorumki ada hakkında bende oluşan duygu ve bilgi yoğunluğunu size aktarabilirim. Haydi beraber sizinle bir geziye çıkalım...


1- Gökçeada yaklaşık Malta devletinin üç adasının büyüklüğüne yakın. Aslında bu şekilde bakınca oldukça büyük bir ada. Kuş uçuşu bakınca 25 kilometreye 15 kilometre ölçüleri var ve kabaca bir pirinç tanesi gibi bir şekli var. Uzaktan bakınc belki çok alımlı görünmüyor olabilir ancak buna takılmayın içerisinde değişik sürprizler saklıyor. İçerisinde bir kasaba, on köy barındıran, Türk'ü, Rum'u içeren kozmopolit renkli bir yer burası.


2- Gökçeada'ya ulaşım feribotla sağlanıyor. Adada normal büyüklükte bir havaalanı var aslında ama şu an düzenli uçuş yok. Feribot Kabatepe iskelesinden kalkıyor. Gestaş firmasının sitesinden saatleri görmeniz mümkün. Buna bakmanızı öneririm çünkü mevsime ve gününe göre saatler değişebiliyor.

Bir miktar bilet online satılıyor, biraz daha fazla para verirseniz bunlardan alıp yerinizi garantilemeniz mümkün. Yoksa orada sıra beklemeniz gerekli ki yoğun zamanlarda bu süre 4-5 saati de bulabiliyormuş. Ben de gitmeden gidiş dönüş online bilet aldım size de öneririm.


3- Adaya ulaşım Kuzu limanı denilen yerden sağlanıyor. Burada limanın yanında bir de plaj bulunuyor. Biz gemi hareketliliği nedeniyle burayı tercih etmedik.


4- Adaya ayak bastığınız andan itibaren camdan gelen kekik kokusunu ve serbest gezen keçileri hemen fark edeceksiniz. Büyükçe bir ada olduğu için her yükseltide deniz görmeyi beklemeyin. Ancak adanın size sunduğu deniz manzaraları yeterince tatmin edici olacak sanırım.


5- Basitçe bir resimle bana Gökçeada'yı anlat deseniz sanırım seçeceğim resim bu olurdu. Merkezde çektim bu resmi eski bir taş yapı şu an mimarlık ofisi olarak kullanılıyor. İnsanlar önünde oturup çaylarını yudumlarken bilgisayarda çalışıyorlar. Bir köpek bağlı olmadan bir adada olduğunun rahatlığı ile ıhlamur ağacının altında oturuyor. Bu yapı ve bu çerçeve tüm adanın en sık görülen teması. Taş evler, renkli kapılar ve çok renkli pancurlar bir Gökçeada klasiği sanıyorum.


6- Adanın merkez yerleşimi kıyıda değil. Eskiden korsanlardan korunmak için orta kesime yapmışlar. Şirin minik bir tatil kasabası hissi veriyor. Üzerinde ağaç olan minik bir göbek adanın merkezini oluşturuyor. Hemen oraya açılan üzerinde restoran ve hediyelik dükkanlarının olduğu bir yürüyüş caddesi var. Minik bir yürüyüş size adadan alabilecekleriniz hakkında fikir verecektir.


7- Kediler ve keçiler bence adanın sembolleri. Adalılar kedileri çok seviyorlar ve çok ilgi gösteriyorlar. Onlar da keçiler gibi her yerde karşınıza çıkabiliyorlar.


8- Meydanda Efi Badem adında Efi hanımın formülüyle pişirilmiş kurabiye satan bir pastane var. Tereyağlı lezzetli bir kurabiye. Eğer severseniz almanızı öneririm. Adadan alabileceğiniz yerli diğer şeyler ise ada zeytin yağı, limon kekiği dedikleri yerel bir kekik çeşidi, güzel boyanmış imroz yazılı objeler ve reçel çeşitlerinden ibaret sanıyorum. Güzel çok çeşit hediyelikler var aslında ama onlara yerel dememiz çok doğru olmaz sanıyorum.


9- Merkezde tüm yapılar en çok üç katlı, güzel taş yapılar dışındaki binalar da alçak olmalarından mı bilmiyorum ama bana şirin göründüler. Trafik keşmekeşi ve tabela kirliliği maalesef ülkemizin her yerinde olduğu gibi burada da var. Çarşı çok küçük olunca bazı saatlerde araba kalabalığı beklentinizi aşabiliyor.


10- Neyseki bunalınca bir kahve içebileceğiniz mekanlar var. Merkezde Biyer adında bir mekan denedik. Güzel sunuş ve kibar çalışanlar hoşumuza gitti doğrusu. Biz denemedik ama başka masalardan görebildiğimiz kadarı ile güzel bir kahvaltı sunumları da var. Eğer dışarıda kahvaltı yapmak isterseniz düşünebilirsiniz.


11- Tabi ki kediler her yerde. Yanınızda, ayağınızın altında, hatta başınızın üzerinde her yerde olabiliyorlar. Fazla istekli ve fazla samimiler ama bir o kadar da sempatikler.


12- Gezmeye ilk olarak Eşelek koyundan başlayalım. Burası adanın kuzeyine bakan bir koy. Resimdeki sakin görüntüsü sizi yanıltmasın yılda 200 günden fazla rüzgarlı olduğu için kitesurf için çok popüler bir yer. Bu amaç için çalışan birçok tesis var plajda. Biz sakin havada kitesurf yapan görmedik ama mavi deniz ve fondaki falezler Cemal Süreyya'nın "Sonra bir mavilik aldı hepimizi" cümlesine nazire yapar gibiydi.


13- Kefaloz veya Aydıncık plajı adanın ünlü plajlarından. Uzunca bir plaj ve bir kısmında sörfçüler yer alıyor. Denizi kum ve yavaş derinleşiyor. Ağustos sonunda su sıcaklığı çok makul seviyedeydi.


14- Burası ile ilgili tek olumsuzluk çok kalabalık oluşu ve park keşmekeşi olabilir sanıyorum.


15- Plajın hemen arka tarafında bir tuz gölü var. Tamamen yağışlar ile doluyormuş. Bu nedenler yaz aylarında geri çekiliyormuş. Buranın çamurunun çok sağlıklı olduğunu düşünen ve vücutlarına süren pek çok insan var.


16- Eğer yolunuz sonbaharda buraya düşerse göl flamingolarla dolu oluyormuş. Sanıyorum görsel bakımdan çok keyifli olabilir aklınızda bulunsun.



17- Sıra konusunda biraz karışıklık oldu ama biz konaklama için Kuzey Park Otel'i seçtik ve pek memnun kaldık. Adadaki çok az havuzlu tesisten birisi. Temiz odaları ve güzel kahvaltısı var.


18- Küçük bir tesis olması hiç bir şey için mücadele etmeden sakin bir tati geçirmenizi sağlıyor. Gündüzleri herkes bir yerlere dağıldığı için iyice sakin bir hal alıyor.


19- Şimdi adanın yerleşimlerini gezmeye başlamadan önce bir kahve molası verelim ve bazı noktaları netleştirelim. Adada 10 köy var bunların 4 tanesi Rum nüfus da barındıran eski Rum köyleri. Bunlar Kaleköy, Bademli, Tepeköy ile Zeytinliköy ve turistik aktiviteler ve yeme içme sektörü buralarda dönüyor. Bir tane boşaltılmış köy var ismi Dereköy burası da gezilmeye değer. Bunun dışında Uğurlu ve Eşelek gibi köyler daha çok tarımsal faaliyetin öner çıktığı yerler. Yerleşimler ve bunun dışında gezilesi plajlarıda sıra ile göstermeye çalışacağım.


20- Kaleköy'ü bir kare resimle izah etmeye çalışayım. Adanın tek kıyı köyü ama çok minik bir yer ve onların hepsi de restoran sanıyorum. En meşhurları Eleni ve Poseidon ama yaz mevsiminde günler öncesinden yer ayırtmak gerekli belirtmiş olayım.



21- Bademli ya da eski adı ile Gliki kıyıdan biraz içeride bir tepe üzerinde kurulmuş. Adada meşhur lakabı "adanın balkonu" ama bu balkon mevzusunu sonraya bırakalım. Klasik Gökçeada köyü görünümünde bir yer. Dar sokaklar, taş evler, renkli pancurlar, minik yerleşimler. Eğer beklentiniz bu değilse Gökçeada sizi çok sıkar uyarmış olayım.


22- Bademli'nin meşhur yerlerinden birisindeyiz "Mustafa'nın Kayfesi". Köyün deniz görmeyen tarafında yeşillikler içinde bir yer. Kahvaltısı'da varmış ama biz bir kahvesini içtik.



23- Yöresel ürünleri satan kedinin reyonundan da ilgilenenler reçel, zeytin yağı gibi ürünler almayı düşünülebilir.


24- Bu resim için yazacak bir yorum bulamadım, yorumsuz bırakıyorum.


25- Gelelim adanın balkonu meselesine; köyün kuzey yarısı deniz ve Kaleköy manzaralı. Resimde düzlükteki yerleşim ise Yeni Bademli. Eğer Yıldızlı koyuna giderseniz ki ben önermem oradan geçiyorsunuz çok şirin bir yer. Yıldızlı koyu su altı milli parkı olması ile nam salmış bir plaj. Ancak tüple dalmayacaksanız denizi kötü, çok kalabalık hiç gitmeyin derim ben.


26- Bu resmi gören birisi resmin çekildiği Gün Batımı Restoran'a bu ismi neden verdiklerini anlamakta zorlanmaz sanıyorum. Akşam üzeri saatte güneş alçaldıkça deniz ve Samotraki adasının güzellik kattığı eşsiz manzara beliriyor karşınızda. Adanın balkonu çok doğru bir yakıştırma. Manzara yaklaşık 30 dakika süresince bu doyumsuz halini koruyor.


27- Bu sıraada gözünüzü bu manzaradan almanızı sağlayabilecek tek şey sofranızdaki manzara olacaktır sanıyorum. İşte Gökçeada'nın özeti, deniz, minik köyler, güzel yemekler ve dinlenme. Hedefiniz bu ise çok güzel ve farklı lezzetler sizi bekler.


28- Güneşin kaybolması ile birlikte manzara değişiyor. Gecenin renkleri açığa çıkıyor. Hani namı yürümüş parlement mavisi dedikleri bu olsa gerek.


29- Günbatımı restoran lezzetli yemekleri ile güzel servisi olan bir yer. Fiyatlar bir Bozcaada kıvamında değil. Ancak özellikle alkol alacaksanız iyi bir ücret ödeyeceksiniz bilmiş olun. Adanın tüm iyi restoranları gibi bir kaç gün veya hafta öncesinden erken rezervasyon yaptırmamanız taktirde yer bulamazsınız. Yukarıdaki resimdeki gibi güzel anılar biriktirmek için bu noktaya dikkat etmenizi öneririm.


30- Zeytinliköy Gökçeada merkezine çok yakın konumda. Daha çok tatlıcı ve dibek kahvesiyle meşhur pek çok işletme mevcut. Bu yüzden birden çok kez ziyaret edebilirsiniz. Konu bütünlüğünü kaybetmemek için buradaki işletmelerden peş peşe bahsedeceğim. Adamlar bir gitmiş tüm tatlıcılarda dünyayı yemiş diye düşünmenizi istemem.

Mina Cafe köyün meşhurlarından ve köyün tüm konseptine uygun renklerle dekore edilmiş hoş bir mekan.


31- Köyün tamamı dik bir eğimle yükselen dar sokaklardan oluşuyor. Arabalar köyün girişinde bırakılıyor. Yeşillikler içerisinde tırmanırken tüm yollar güzel dekore edilmiş taş evlerle kaplı. Renkli panjurlar zaten bir ada klasiği.


32- Pek çok işletme var ancak dar sokaklarda amaçsızca dolaşmak da bir o kadar güzel. Sokaklar çok temiz ve çok huzur dolu.


33- Köyün merkezi diye tanımlanabilecek yerde yan yana dört işletme var. Madam Paraskevi de Selanik tatlısı denedik. Ortamlar çok şirin hizmet güleryüzlü ve çok iyi. Sıcak saatlerde çok dinlendirici ve keyifli oluyor.


34- Selanik tatlısının karamelli ve vişneli seçenekleri mevcut. Altta ıslak bir kadayıf, üstünde sertçe bir muhallebi üstünde aroma bölümü olan lezzetli bir tatlı. Denemenizi öneririm. Adada her işletmede yapılmadığını da belirtmem lazım.


35- Denize girdikten sonra köye uğrayıp tatlı yemek gezimizin ritüeliydi. Ortamlar güzel, renkler güzel, lezzetler güzel.


36- Köyde bir Rum ilkokulu da var ve halen faal. Adada küçük bir sabit Rum nüfus var. Ancak İstanbul ve Yunanistan'dan yazları çalışmak için gelen çok insan oluyormuş. Adanın Rumları çok konuşkan ve sıcak insanlar.


37- Nostos Cafe'de 1860 yılında hizmete başlamış bir işletme.


38- Bu kafeninde kendi spesiyalleri var ancak sakızlı muhallebi ve dibek kahvesi tüm mekanların ortak lezzeti gibi.


39- Köyde her girdiğiniz sokakta bir tarih, bir doku, bir renk sizi bekliyor. Bu nedenle sadece kafelere uğrayıp dönmeyin.


40- Ada İmbroz olduğu zamanlardan Gökçeada olduğu zamanlara kadar eklenenler çok iyi bir birliktelik oluşturmuş.


41- Ortadoks Rum Partiğinin doğduğu ev de bu köyde. Çok görkemli olmasa da bakımlı görüntüsü ile öne çıkıyor.


42- Fesleğen kokusu ve renkli çiçekler tüm köyün hakim dokusu sanki.

43- Her köşede oturacak bir mekan.


44- Taş dibek artık kullanılmasa da süs objesi olarak değer katıyor ortama.



45- Köyün çıkışındaki şarap mahseninde adada üretilen veya firmanın ülke içerinde ürettiği şaraplar satılıyor. Arzu ederseniz hediyelik almanız mümkün.




46- Üzümün her türünün rengi bir başka güzel doğrusu. Biz renkleri kadar tatlarını da beğendik arzu ederseniz siz de deneyin. İleride size adayı hatırlatacak bir lezzet bağı kurarsınız.


47- Minik bir arkadaş köy ziyaretimize renk kattı. Gözlerindeki mutluluk ve huzuru paylaştık beraber. Çocuklar o kediyi eve götüremedikleri için mahzunlaştılar ama paylaştığımız anlar çok güzeldi doğrusu.


48- Son Vapur köyün hemen girişinde hizmet veren güzel bir mekan. Ortam çok nezih, servis başarılı. Belli bir saatten sonra canlı müzik de yapılıyor. Ancak tüm iyi restoranlarda olan rezervasyon zorluğu burada da var.


49- Lezzet konusunda denediğimiz her restorandan memnun ayrıldık doğrusu. Ancak sanki Son Vapur bir tık öne çıkıyor sanıyorum.


50- Tepeköy'e gidecek olursanız köye girmeden önce Pınarbaşı yönünde devam edin yol sizi ulu bir çınar ve manzaralı bir kahvenin olduğu yere çıkaracak.



51- Resimde gördüğünüz çınarın 650 yıllık olduğu yazılmış. Bu tür ulu ağaçlar beni çok etkilemiştir. İnsan ömrünün kısalığı karşısında zamana meydan okur bir tavırları vardır. Yuvarlak bir hesapla ağacın tohumunun toprağa değdiği tarihin 1372 olduğunu düşünün. Kimler gelmiş, kimler geçmiş dünyadan.


52- Pınarbaşı ziyaretinizi akşam saatine denk getirecek olursanız güneşin Samotraki adasına doğru alçalmasıyla daha farklı bir manzara yakalamanız da mümkün.



53- Tepeköy gezilecek yerlerde daha çok üç tavernayla öne çıkıyor. Biz bunlardan ikisini deneyimledik.


54- Angelikis hanımın renkli kişiliği ile sıcak bir mekan Angelikis taverna. Tepeköy meydanına oturuyorsunuz. Biz erkenciyiz masaların boş olması sizi yanıltmasın tüm masalar doluyor akşamları.


55- Yemekler yine güzel, ancak Son Vapur ve Günbatımı bir tık daha nezih tesisler. Ancak aynı ölçüde burası da bir tık daha ucuz. Ayrıca servis ettikleri ada zeytinyağını çok beğendik ve 5 litre satın alma imkanımız da oldu.



56- Bu mekanda canlı müzik yok bilgisayardan çalıyorlar. Ancak gecenin ilerlemesiyle Türk insanının oynama isteğiyle oldukça eğlenceli bir hal alıyor.


57- Diğer bir mekan ise Meraklis. Burada grek havası daha baskın. Kendinizi Yunanistan'da bile sanabilirsiniz. Her iki tesis yan yana konumda.


58. Burası daha çok müzikleri ile önce çıkıyor. İki sanatçı aynı gecede müzik yapıyor ve oldukça başarılılar. Ancak müzik saat 20'de başlayıp 21'de ritmini buluyor. Biraz geç vakte kadar oturmayı göze almalısınız. Ayrıca hesaba kişi başı bir müzik parası da ekliyorlar.

59- Ancak lezzetler hep güzel. Her tesiste de aynı ve farklı yemek seçenekleri var. Bu nedenle sıkılmadan değişik şeyler denemek mümkün.


60- Dereköy bir zamanlar Türkiye'nin en büyük köyüymüş. Sonra biraz tatsız olaylar neticesinde Rum nüfus burayı terk etmiş. Bu nedenle Fethiye Kayaköy gibi burası da boş kalmış. Halen oturulan ev sayısı ancak dörtte biri.


61- Yıkık evler nice yaşanmışlıklar ve anılar saklıyor kim bilir? Biraz hüzünleniyor insan ne heveslerle yapılmış yuvaların boş kalmasına.


62- Her evde çamaşır makinası olmadığı zamanlarda insanların toplanıp çamaşır yıkadıkları çamaşırhanesi köyün belki en ilginç mekanı.


63- Arkadaşlarda bizim köydeki rehberlerimiz. Onların eşliğinde kısa bir tur attık köyde. Çok sempatik ve zeki rehberlerimiz bizi zeytinyağı fabrikasına götürdüler.


64- Fabrika köyün faal olduğu zamanlarda köyün en önemli ticari işletmesiymiş.


65- Şimdi yıkık görüntüsü ile doğa ile bütünleşmiş. Yıkık bir zeytinyağı fabrikasına bile bu kadar çok pet şişe atmayı başarmak da bize özgü bir beceri olsa gerek.



66- Köyün kilisesi halen faal ve Yunanistan'dan ayin için gelenler oluyormuş.

67- Birazda sulu aktivitelere dönelim; burası Uğurlu Gizli Liman.Türkiye'nin en batı noktasını oluşturuyor.


68- Gizli Liman plajı oldukça temiz uzunca bir plaj. Kum yerine minik çakıllardan oluşan çabuk derinleşen bir tarzı var. Eğer çok kum olmaktan hoşlanmıyorsanız ilk tercihiniz burası olsun. Hem de Kefaloz kadar kalabalık değil.



69- Ancak Laz koyu sakiın denizi, kum zemini, balıkları ve güzelliği ile bizim favorimiz oldu diyebiliriz. Deniz için mükemmelden başka bir söz söylemek mümkün değil. Sıcaklığı da Ağustos sonu itibarı ile çok iyiydi.


70- Hem gezeyim, hem yüzeyim, hem yiyeyim, hem de dinleneyim tatili arayanlar için ada bire bir diyebilirim.



71-Hele yaz sonunu denk getirin. Kalabalıklar biraz azalsın.


72- Yüzme, yeme içme zevkiniz varsa



73- Manzaralı yerler arıyorsanız.



74- Kedilerden korkmuyorsanız ve hatta seviyorsanız.


75- Gökçeada bir kahvesini içmeye sizleri bekler.



76- Adadan güzel anılarla ayrılacağınızı garanti edebilirim. Güzelce aklımda kalanları aktarmaya çalıştım.Umarım beğenirsiniz.


0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page