top of page
Yazarın fotoğrafıMurat Hüseyin inceoglu

Kuzey İspanya 5 "Satiliana Del Mar & ALTAMİRA"

"Bir zamanlar dünya"


Bölge : CANTABRİA


    Alınacak yol : Araba ile 190 km yol yapacağız. Bu yolu yaklaşık dört parçada yapacağımız için sizi çok üzmeyeceğini umuyorum. Yürüyerek ancak 2.5 km yolunuz var belki de o kadar bile yok.



      Konaklama : İki gece gece aynı otelde konaklayacağız. Gezi boyunca aynı otelde kalma durumu bizim için bir daha tekrarlanmadı. Otelimiz Solares adı verilen minik bir kasabada yer alıyor adı Castilla Termal Balnerio Solares ve dört yıldızlı bir otel. Bir zincir otel ve adından da anladığınız gibi termal olanakları bulunan bir otel. Sanırım bu da neden küçük bir kasabada kurulduğunu açıklıyor. Solares kasabası Santander iline 17 kilometre uzaklıkta bulunuyor. Otelimizin booking puanı 8.6 ile müthiş kategorisinde.



    Otel; belirttiğim üzere Termal bir tesis. Kahvaltısı çok iyi ve temiz bir otel. Büyükçe yeşil bir bahçesi var. Bahçesinde kahve servisi yapan bir kafesi var. Açık havuzu güzel bir bahçe içerisinde ve tatminkar büyüklükte ancak açık havuz soğuk biz bu nedenle hiç girmedik. Güzel bir spor salonu var ya da fotoğrafta öyle görünüyor yani biz hiç gitmedik. Ama tesisin çok büyük bir spa bölümü var. İçerisinde yine oldukça büyük 29.4 derecelik termal havuzu, jakuzisi ve hidromasaj bölümleri mevcut. İspanyol üniversiteleri özel termal suyunun stres ve sinirsel gerginliğe, kronik yorgunluğa, sinüzite ve romatizmal eklem problemlerine iyi geldiğine sertifika vermiş. Yani stres, gerginlik, yorgunluk, bacak ağrısı, sırt ağrısı ne varsa burada bırakın.



     Sıcak su sevenler sıcak suda yüzüp masaj yaptırsınlar. Soğuk su sevenler soğuk suda yüzüp çimenlere yayılsınlar. Kahve sevenler kitaplarını alsın keyif yapsın kısaca herkes bir arınsın. Gerçekten çok güzel ve dinlendirici bir yer burası. Umuyorum ki bu tesisten mutlu ayrılacaksınız.



      Bugünü planlarken : Asturias ve Cantabria bölgelerinde batıdan doğuya bir rotamız olacak. Bugün için önceliklerim kıyı şeridinin İngiltere'yi andırır dik kıyılarını, yemyeşil doğasını ve mükemmel plajlarını kapsayan bir doğa turizmi yapmaktı. Ancak gezi için okudukça yukarıdaki belirtiklerimin tümünün dışında çok farklı dokuları bulunan minik güzel yerleşimler için de yer açmamız gerektiğini anladım. Ayrıca kat ettiğimiz bu topraklar MÖ 35.000 ile 10.000 yıları arasında yaşayan erken taş devri insanlarının yani atalarımızın izleri ile doluymuş. O zaman tüm bu doğa gezisine bir parantez açıp bizim bugünün ana fikrini "bir zamanlar dünya" yapmamız gerekiyordu. Bu fikri bakalım sevecek misiniz?



     Dört duraklı bir programımız var, son iki gezilecek noktamız çok yakın. Ancak sonrasında otele kadar az bir miktar daha yolumuz olacak.



    RiBADESELLA

    İlk durağımız minik bir deniz kasabası. Halen Asturias bölgesindeyiz. Okyanus gelgit hareketleri ve dev dalgaları olan bir yer olması nedeniyle yerleşimler direk deniz kıyısında değil genellikle akarsu ağızlarında kurulu. Bu akıntılar zamanla buraları genişleterek yalancı körfezler oluşturmuş. Bizim kasabamızda böylesi bir yere konumlanmış. Minik bir yer burası nüfusu 7000 kişi kadar.



    Sizi bu minik kasabaya getirmemde iki amaç var birincisi bu şirin beldenin çok hoş bir manzarası var. Bizim Fethiye ölü denizi andırır bir burun üzerine konumlanmış. Haliçin iki yakası arasında uzunca bir köprü var. İlk olarak sizi manzara için minik bir tepeye yürüteceğim.



     Yukarıdan bu minik yerleşimin hoş manzarası bizi karşılıyor olacak. Çıktığımız minik tepeciğin üzeri çimenlik ve düzlük üzerinde küçük sevimli bir şapel var. Ancak zaman içerisinde dinsel amaçlarla burada toplananlar sadece Hıristiyanlar değilmiş. Bu tepenin kıyısında bir prehistorik çağa yani eski taş devrine tarihlenen bir mağara bulunmuş. Mağaranın bundan 25000 ila 15000 yıl öncesi arasında dinsel bazı ritüeller için kullanıldığı anlaşılmış. Figürler ve buluntulardan anlaşıldığı kadarı ile bu haliçte tarihte bir balıkçı köyü bulunmaktaymış. Taş devrinde metalin olmadığı çağda nasıl balıkçılık yapıyorlardır diye merak ediyor insan. Sonuçta bu minik tepe üzerinde ayakta durup manzarayı seyrederken sizden 25000 yıl önce yaşamış avcı ve toplayıcı atalarımızın ayak izlerinin üzerinde durduğunuzu ve bir zamanlar dünyanın nasıl bir yer olduğunu hayal edin.



      Aşağı inince sizi manzara olarak seyrettiğiniz etkileyici plaja sahip minik ve şirin kasabaya konuk olarak götüreceğim. Eğer su dondurucu ve çok aşırı dalgalı değilse bir saat yüzme molası verebilirsiniz. Eğer dalga sorun olur ise bir sonraki durağımızda dalgasız seçenekleriniz olabileceği için devam edebilirsiniz.



    LLANES

     Kısa bir araba yolculuğu bizi yine Asturias bölgesinde 15.000 kişilik Llanes kasabasına getirecek. Bu kasabanın adındaki iki adet L harfi hangi sivri zekalının fikriymiş bilmiyorum ama burası şirin ve ilginç bir yerleşim. Ribadesella'da bahsetmedim ancak her iki yerleşimin de insanı şaşırtan bir mimari karmaşası var. Bir bakıyorsunuz bizim Ege kıyı kasabalarını andırıyor. Bir bakıyorsunuz Portekiz'deki Sinta veya Cascais gibi binalar ve görüntüler var. Bir anda yeşillik size Karadeniz'i anımsatır gibi olacak. Ancak İspanyolların tüm saçma şehir plancılıklarına veya planlayamamacılıklarına karşın Karadeniz'i anımsatma durumu sadece doğanın görüntüsü olarak olacak. Yoksa sıvasız kırmızı tuğla bina inşaatçılığı bizim buralardaki kadar ilerlememiş oralarda.



     Bir dere ağzına kurmuşlar ve dereyi yat limanına çevirmişler. Çok güzel görünen çarşıları, dalgalara korunaklı küçük bir plajı var. Kasabanın içerisinde sadece bir plaj var ancak çevresi muhteşem güzellik ve bakirlikte plajlarla dolu. Burası için plaj bakımından Atlas okyanusu ve ılıman iklimi olmasa Miami ve Hawaii solda sıfır diyebilirim. Güzellik ölçütünüzü o mertebede tutun.



     Burada bir öğle molası verebilirsiniz. Olmadı bir market ve kahve molası şeklinde de olabilir. Kasaba sıkışık düzen yerleşmiş, sıkışıklık o raddedeki kasabanın ana caddesi tekyönlü. Geri dönmek için içerisinden geçip çevresinden dolaşmanız gerekiyor. Ancak tüm sıkışıklığına karşın bu sayfiye kasabasındaki bina ve manzara çeşitliliği sizi şaşırtacak ve sanırım hoşunuza gidecek. Dünyada dertlerden tasalardan uzak, hatta dünyadan uzak yaşamak isteyenlerin seçimi olabilecek bir yer burası.



    ALTAMiRA

    Altamira Santander yöresinde, Santillana del Mar köyü yakınında yer alan bir mağaranın ismi. Mağara 1879 yılında bulunmuş. Tarih öncesinden kalma duvar resimleriyle ünlü bir yer. Biraz kişisel görüşlerim ve biraz ansiklopedik bilgilerle size burayı kısaca tanıtayım. Mağara oldukça uzun, derin ve katlı karmaşık bir odacık sistemi içermekte. Girişi bitkiler ve kayalarla örtülmüş olması nedeniyle içerisine giren son insandan sonra 12.000 yıl gibi bir süre boyunca kapalı kalmış.



      1879’da mağaranın Marcelino Sanz de Sautuola tarafından keşfi arkeologlar tarafından büyük bir tartışmayı da beraberinde getirmiş. Çünkü o zamanlar tarih öncesi çağlarda yaşayan insanların böyle mükemmel çizimleri yapabilecek yetenek ve zekada olduğuna inanılmamaktaymış. Emile Cartailhac öncülüğündeki Fransız uzmanlar Sautuola'yı resimlerin yüksek sanatsal kalitesi ve hiç bozulmamış yapısı nedeniyle sahtekarlıkla bile suçlamış, pek çok akademisyen resimlerin Sautuola'nın isteğiyle dönemin sanatçılarından birine yaptırıldığını ileri sürmüş. Hatta Sautuola kısa bir dönem sahtekarlıktan hapse bile atılmış. Ancak 1902 yılında İspanya ve güney Fransa'da başka tarih öncesi mağaraların bulunması Altamira Mağarası ile ilgili karşı tezlerin geri çekilmesini sağlamış. Ayrıca aynı yıl Emile Cartailhac yayınladığı makalesinde hata yaptığını itiraf etmiş. 1902 yılında resimlerin orijinalliğinin kabulüyle tarih öncesi dönemde yaşayan insanlara ait algı da değişmiş. Fransa’nın güneyinde tarih öncesi devirlere ait başka mağaralar bulunduktan sonra, Fransız Bilimler Akademisi, Altamira Mağarası’nı tarih öncesine ait en eski mağara olarak kabul etmiş.



    M.Ö. 35000-10000 yılları arasında yapıldığı tahmin edilen resimler Kuzey İspanya dağlarındaki mağaraların iç kısımlarında yer aldığı için su ve rüzgarın yıkıcı etkilerine maruz kalmamış ve çok az değişiklik geçirmiş. Duvar resimlerinin yanısıra araç gereçler, yemek kalıntıları, ocaklar buradaki yerleşik hayatın işaretleri olarak kabul edilmiş, yani mağara sadece bir tören alanı değil aynı zamanda ev olarak ta kullanılmış. Altamira'nın tavanında yüzlerce hayvan resmi (geyik, yaban domuzu, at), çeşitli işaretler var ve çizimlerde bizonların ağırlıkta olması sebebiyle bizonun avcılıkta önemli bir yere sahip olduğunu düşündürmüş.



    Ayrıca insanoğlunun doğadan boya elde etmesinin ilk örnekleri de bu mağara resimlerinde görülmekteymiş. Bu resimler renkli toprak ve kil kullanılarak yapılmış. Prehistorik ressamlarımız Hematit, kömür, demir oksitle renklendirilmiş kil kullanılarak değişik renkler de oluşturmuşlar. Resimlerde boyalar kullanılarak yoğunluk farkları, gölgelendirmelerin de yapılmış olması, bazen tek bir hayvanın çiziminde üç rengin kullanılması mağara sanatının çok üstünde bir teknik becerinin işareti. Alelade resimler olarak değil sanatsal içeriği olan eserler olarak kabul edilmiş.



     Keşfedildikten sonra ziyaretçilere açık olan mağaradaki resimlerin ziyaretçilerin nefes alıp vermesi sonucu oluşan karbondioksit sebebiyle yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olması sebebiyle mağara 1977 yılında ziyarete kapatılmış. 1982 yılında ise sınırlı sayıda ziyaretçinin girmesine izin verilmek kaydı ile yine açılmış. 2002 yılında ziyarete tekrar kapatılmış. Son olarak 2010 yılında çevrecilerin "insanlar burayı görmeyecekse tarihi anlamayacaksa burasının bulunmasının ne anlamı var" baskısı neticesinde Altamira Müzesi Kurulu'nun oybirliğiyle ziyaretçilere tekrar açılmıştır. Günümüzde mağara yakınlarında bir Araştırma Merkezi ve Müze oluşturmuş. Mağaranın çok küçük bir kısmına ziyaretçi alınmakta ancak resimlerin ve mağaranın gezilemeyen buluntularının birebir kopyaları müzede sergilenmekte.

Figürler o zamanın Şamanları tarafından çizilmiş ve bir çeşit tören edasıyla yapılmış. Bu çizimlerin amacı yapılacak olan bir sonraki avın daha bol ve bereketli geçeceği inancıymış. Bunun bir çeşit av büyüsü olduğu sanılmaktaymış. Hayvan resimlerinin çizilmesiyle ruhlarının bu resimlere hapsedildiği ve avın daha kolay geçeceği inancı varmış. Bunların bir çeşit av büyüsü olmasının bir kanıtı da çizilen figürlerin çoğunun mağaranın ulaşılması en zor yerlerinde olmasıymış.



   Betimlenen figürlerde o zamanın şartları için avlanması zor ve büyük hayvanlar bulunuyormuş. Betimlemelere bakıldığında hayvanlar gayet gerçekçi ve hareketli gözüküyorlar. Bu da çizen kişinin bu hayvanları çok iyi tanıyan ve gözlemleyen kişiler olduğunu net biçimde gösterir gibi. İnanın resimlerin güzellik ve detayları karşısında şaşırıp kalmamak mümkün değil.

    İnsanlık tarihine ışık tutan bu eserlerin günümüze ulaşmasının sebebi ise zamanla toprakla dolan mağarada ışık ve hava gibi yıpratıcı etkisi bulunan doğal etmenlerin ortamdan kesilmesiymiş ki bu ne büyük bir şans.

    Geçmişe meraklı olun veya olmayın; Altamira sizde unutulmaz izler bırakacak görkem ve şaşırtıcılıkta. Bazı gezilerde bir şeyler vardır ki bunları başka yerde yapamazsınız. Altamira mağarası da dünyada yaşı ve güzelliğiyle sadece buraya ait bir ikon konumunda. Eminim bundan sonra hepinizin "bir zamanlar dünya" bakışınız geri dönüşümsüz olarak değişecek. Tarihe bir pencere açıp bakma olanağı bulacaksınız. Burası için Prehistorik çağın Sistine Şapeli denilmesi boşuna bir unvan değil.



     Bu mağaranın bulunuş hikayesinin filmi "Altamira" adında Antonio Banderas'ın baş rolüyle çekiliyormuş ve 2016 yılında gösterime girdi. Filmi mutlaka izlemenizi öneririm. İnsanın o yıllarda olan bitenler gözünde daha iyi canlanıyor. Burası ile ilgili son söz olarak "on numara beş yıldız" diyorum.



     SANTiLLiANA DEL MAR

     Şimdi sırada bir dağ köyü var, hac yolculuğunun önemli bir durağı : Santillana del Mar. Adına bakıp deniz kenarında sanmayın, dağda küçük bir köy. Bu köy 15. yüzyıldan kalma taş evleri ile ünlü. Bugün evlerin alt katları turistik eşya mağazaları ile kafe ve lokantalara çevrilmiş çok şık ve şirinler.



      Santillana Del Mar tipik bir İspanyol köyünden biraz farklı, her şeyden önce önemli bir Hıristiyan hac merkezi olan Santiago de Compestela'ya giden meşhur hac yolunun üstünde bulunuyor yani hacıların bu yol üzerindeki duraklarından biri. Kasabanın ünü La Collegiata olarak bilinen Santa Juliana Manastırından geliyormuş. Manastıra adını veren Azize Juliana, ortaçağda yaşamış ve öldürülmüş, mezarı manastırdaymış .



      Köyün kendine özgü bir mimarisi var, bizim cumbalı evler dediğimiz tipte evler olduğu gibi eski konaklara benzeyenleri de gördüm. Sanırım evlerin ve diğer binaların bazıları restorasyondan geçirilmiş, köyün 7. yüzyıla kadar uzanan bir geçmişi var, burası sanki bir açık hava müzesi gibi düşünülebilir, bizim eski sokaklarımıza benzeyen taş yollarıyla binaların sevimli ve estetik görüntüsü birleşince hakikaten güzel bir köy ortaya çıkıyor.



     Bugünden ne bekleyebilirsiniz: Tarz olarak yaptıklarımızdan çok farklı bir gün olacak. Minik deniz kasabaları, bir tarih öncesi mağara, son olarak ta minik bir kır köyü gezeceğiz. Az yürümeli, şort terlik, mayo temalı bir sabah bölümü, tarih kokan bir öğleden sonra kısmı yaşayacağız. Aralara serpiştirilmiş yolculukları da birer manzara molası olarak görürseniz Asturias ve Cantabria'nın, dağların ötesindeki bu yalıtılmış yeşil İspanya'sı bizlere görsel bir şölen sunacak. Bu günlükte benden bu kadar, beğeninize saygı ile sunuyorum.

0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

CORDOBA

Comments


bottom of page