top of page
  • Yazarın fotoğrafıMurat Hüseyin inceoglu

Güney İtalya 1 POMPEİ & SORRENTO

Güncelleme tarihi: 5 Mar 2022

"Ateş ve su günü"


     POMPEİ (Ateş)

    Pompei şehri Vezüv yanardağının eteğinde, Napoli körfezi yakınlarında, eski bir lav tabakasının üzerine MÖ 5 bin yıllarında kurulmuş tarihi bir kent. Şehrin lavlar altında kalmasından 159 yıl kadar önce Romalıların egemenliğine geçmiş.

     Romalılar Pompei’yi eşi benzeri görülmemiş bir eğlence merkezi haline getirmiş. Deniz kıyısında büyük bir limanı ile gelen tüccarlarla dolup taşan zengin Pompei şehrini sekiz kapılı büyük sur duvarları çevreliyordu. Orta İtalya'nın gelişmiş şehirlerinden biriydi.



     Sokaklar, Vezüv’ün daha önceki patlamalarından elde edilmiş lav taşlarıyla döşenmişti. Amfi tiyatrolar, bazilikalar, atölyeler, küçük hamamlar, meyhaneler, çamaşırhaneler, buğday ve mısır öğütmek için kullanılan değirmenler, fırınlar, evlerin ve hamamların ısıtma sistemleri ve daha birçok yeri bugün bile görmek mümkün.



     Şehrin orta yerinde yer alan geniş avlu Forum’da her hafta ayrı bir eğlence düzenleniyor düzenlenen eğlencelerde kimi zaman bir köleler kimi zamanda hayvanlar kullanılıyordu. Eğlence ve idari merkez olması sebebiyle Pompei’nin en önemli binaları Forum meydanına bakıyordu. Bunlar arasında iki tiyatro binası, bir gladyatör alanı, hamamlar, tapınaklar vardı. Pompei şehrinin nefis iklimi, manzarasının güzelliği, birçok zengin Romalıyı kendine çekti. Civarda gösterişli saray gibi evler yapıldı. Nüfusun yüzde 60’ı asil halktan, yüzde 40’ı köleden oluşuyordu. Asiller müthiş bir zenginlik içindeydi. Forum denilen yerin devlet idare binaları ve dini yapılardan oluşan kent merkezi kısmı olduğunu bilmeyenleriniz için hatırlatayım.



     Pompei Napoli yakınlarında bulunan antik tek şehir değil. Yakınlardaki bir diğer şehir olan Herkülanium şehriyle beraber 24 Ağustos 79 yılında Vezüv yanardağının patlaması sonucu lavlar altında kalmış. 1700 yıl boyunca lavlar altında taşlaşmış ve zaman durmuş bir halde kalan şehir 1748 yılında tesadüfen keşfedildi. Günümüzde UNESCO Dünya Miraslarından biri olan şehir, yılda 2.5 milyon ziyaretçisiyle İtalya'nın en gözde turistik mekânlarından birisi. Pompei yanardağın küllerinin üstüne çökmesi ile olduğu gibi taşlaşan bir şehir olması sebebiyle evlerin duvarlarının pek çoğu, yollar ve tüm kent düzeni yerinde duruyor.



    “Böylece şehir, çok uzun bir sessizlik dönemine girdi. Pompei’nin üzerine düşen kızgın küller, 3 gün siyah kar gibi yağmaya devam etti ve arkasından Pompei, tamamen sessizliğe gömüldü. Pompeililer taş kalıplar halinde çıkarıldıkları vakit, ölüm anında ne yapıyorlarsa o halde bulundular.”



     Napoli’ye bağlı Pompei’nin öncelikle en çok bilinen hikâyesini anlatarak başlamak istiyorum. “Roma İmparatorluğunun en önemli şehirlerinden biriydi Pompei. Denize kıyısı olması, imparatorluğun ticaret başkenti olmasını ve şehir halkının çok zengin olmasını sağladı. Yaklaşık 20.000 kişinin yaşadığı biliniyor, Tarihi Roma Forumu ile büyüklük açısından karşılaştırıldığında neredeyse başa baş geliyor, bu da zaten şehrin önemini belirtmeye yetiyor. Halkın yarısından biraz azını köleler oluşturuyor her türlü hizmeti köleler yapıyor ve asilzadeler keyfini çıkarıyormuş. Şehirde yaşayan insanlar o kadar zenginmiş ki artık farklı zevkler aramaya başlamışlar… Yemeklerini yatarak yiyip sonra doyarlar ve boğazlarına kaz tüyü sokarak yediklerini kusup midelerini boşalttıktan sonra daha fazla yemek yerlermiş. Sapkınlık diz boyu, eşcinsellik hat safhadaymış. Birçok genel evinşa edilmiş ve buralara taştan yataklar yapılmış, o kadar hızlı çalışıyormuş ki bu genel evler, odalar boşaldıktan sonra taştan yataklara su tutulup hemen diğer müşterileri alıyorlarmış. Hatta günümüze kadar gelen kalıntılarda yerlere cinsel figürler çizildiği ve bu figür doğrultusunda ilerlendiğinde genel evlerin rahatlıkla bulunabildiği anlaşılmış. Yemekleri ziyan ediyorlar, kölelere kötü davranıyorlar umarsızca harcama yapıyorlarmış. Tanrı onların bu gidişatını cezalandırmak adına onlara bir felaket yaşatmış. Yanı başlarında bulunan Vezüv Yanardağı önce şehir halkını depremlerle uyarmış. Daha sonra şehri büyük bir duman kaplamış, şehir halkı buna rağmen şehri terk etmemiş, zerre kadar umursamamışlar ve günlük hayatlarına devam etmişler. Ta ki yanardağ patlayana ve tüm şehri yok edene dek. Lavlardan sonra insanlar taşlaşmışlar ve kalıntıları bugüne değil gelmiş.”

    Pompei’ye gittiğinizde size anlatılacak hikâye bu olacak fakat bilimsel verilere göre olay aslında tam olarak bu şekilde cereyan etmemiş. 20.000 kişinin yaşadığını söylemiştim Pompei’de, ama yaklaşık 2.000 kişinin kalıntıları bulundu yapılan kazılarda. Buda demek oluyor ki, halkın büyük çoğunluğu kaçtı. Hatta yarıdan fazlasının köle olduğu bir şehirde, asilzadelerin kaçtığı ve köleleri eşyaları ve evleri korumak üzere şehirde bıraktıkları bile düşünülebilir kanımca. Yani burada telef olanların hepsi bana göre kölelerdi, dönemin asilzadeleri bu kadar vurdumduymaz olamazlardı. Ayrıca bir liman ve ticaret şehri olan Pompei’de diğer tüm ticaret şehirlerinde olduğu gibi genelevler olması gayet doğaldı. Yani bu konuda o dönem toplum gerçeklerinden olağanüstü bir farklılık da yoktu.



     Pompei’de kazı çalışmaları 1748’de Carlo Borbone önderliğinde başladı. Borbonei şöhret ve rastgele hazineye denk gelebilmek için bu işe kalkışmıştı. Tam anlamıyla söylemek gerekirse aslında bir mezar hırsızından farklı değildi.

    Ancak 1861’de Giuseppe Fiorelli bu işi devraldığında işler değişti. Sistematik bir kazı çalışması artık başlamıştı. Fiorelli, volkanik patlamada hayatını kaybeden kurbanların birer alçılarını çıkartarak bulundukları yerlerine koyulmasını sağladı.



     Şimdi gidince sizlerin de göreceği gibi bu insan kalıpları nerde taşlaştılarsa aynı yerdeler. Kazı çalışmaları ise halen devam ediyor. Pompeii zengin Romalılar için cennet gibi bir yerdi ve kalıntılar da bu gerçeği kanıtlar nitelikte. Fresklerin birçoğu halen canlı gibi ve restore edilen mozaik yerler ise olağanüstü.



     Yaşadığımız şu zamanda teknolojinin geldiği noktaya ve bu kadar kısa süre içinde ne kadar hızlı geliştiğine hayret ederken, diğer yandan düşündüğümüzde bu insanlar 2,000 yıl önce böyle evlerde yaşıyorlarmış.



    Şehre şöyle bir göz attığımızda sokakların arasındaki yolların oldukça iyi dizayn edilmiş olduğunu görünüyor şöyle ki; kanalizasyon sistemleri geliştirilmiş. Pompei’liler kendileri için, evlerin duvarlarına açtıkları deliklerden dışkıların yollara akmasını sağlayacak boru sistemini döşenmiş. Yaya geçitleri sistemlerinde olduğu gibi yüksek geçişler yaparak, insanların kirlenmeden karşıdan karşıya geçmeleri sağlanırken, aynı zamanda yoldan geçecek at arabaları için de bu yükseltilerin oranlarını, arabaların geçebileceği şekilde ayarlamışlar.

Pompei’liler, adres kavramını pratik olarak çok iyi geliştirmişler, hemen hemen her köşe başında çeşmeler varmış ve bu çeşmelerin her birine farklı surat figürleri çizmişler. Bu sayede birbirleriyle olan buluşma noktalarını “maymun suratlı çeşmenin önünde” gibi tariflerle anlatarak adres temini sağlamışlar.



     Kentteki arena, mahkeme salonları, fırınlar, köle pazarları hemen hepsi ayakta ve korunmuş durumda. Pek çok evin duvar freskleri ve eşyaları bile korunmuş. Bunların büyük kısmı Napoli Arkeoloji Müzesinde sergileniyor ki burayı görmenizi de hararetle öneririm. Duvar resimleri ve Pompei kentinde taşlaşarak ölen insanların çok etkileyici olduğunu baştan belirtmeliyim.



     Son olarak Pompei’nin bir liman şehri olduğunu söylemiştim, Pompei’ye gittiğinizde bu şehrin denize kıyısı olmadığını göreceksiniz. Bunun sebebi ise Vezüv yanardağı patladıktan sonra, dağdan kopan parçalar ve küllerin denizi doldurması nedeniyle Pompei Şehri’nin deniz ile bağlantısının kesilmiş olması.



    Pompei gerçekten çok büyük ve iyi korunmuş bir kent. Büyüklük hakkında bir parantez açayım; tüm sokakları gezmeye kalksanız en az üç gün sürer. Çok büyük olan bu kentte gezerken acıkacaksınız. Antik kent girişinde birçok restoran mevcut ancak fiyatları çok pahalı ve kalite çok kötü. Pompei yakınındaki restoranlarından pek çoğunu inceledim yorumlarda lezzet olarak sınıfta kaldıklarını söyleyebilirim. Pompei’ye giderken hazırlıklı olup yanınızda yiyecek ve su götürün. Çünkü Pompei’de küçük su bile 3 euro. Karnınızı akşam için Sorento ve Napoli’de rahatlıkla lezzetli ve uygun fiyatlı yemekler yiyerek doyurabilirsiniz.


Pompei Vezüv'ün eski taşlarıyla yapılmış ve Vezüv tarafından yok edilmiş. Ne kadar ironik değilmi?

    Pompei gerçekten gezilip görülmesi gereken bir şehir, eğer antik kentler görmek gibi bir tutkunuz yoksa bile yine de ilginizi çekecektir. Gezilecek yerler arasında olmazsa olmazlardan. Gördüğünüz pek çok antik kente göre çok belirgin şekilde iyi korunmuş olması insanın kendisini tarihte hissetmesini kolaylaştırıyor.



    Son bir not Sık sık Pompeii ve Pompei mi (tek i ile) karıştırılıyor. Pompeii antik Roma kentinin olduğun yer. Deniz kenarından antik bölgeye kadar genişlemiş olan şehrin olduğu yer ise Pompei şehri olarak biliniyor.


Taşlaşmış bir köpek.

   SORRENTO (Su)

   Sorrento Napoli, İtalya’nın sevilen, tercih edilen bir tatil beldesi. Uzun uzun falezlerin kıyısında, şemsiye gibi sahil çamlarının altında, Vezüv yanardağı manzarasında denize girmek isteyenler için ideal bir yer. Sorrento da dolu dolu gezilebilecek bir yer; limon bahçelerinde yürüyüş yapabilir, bol bol ‘crema di limoni’ içilebilir, tarihi saat kulesinin oralardaki küçük dükkânların arasında limoncellolu badem şekeri tadabilir, pizza yiyebilir, müze gezebilir, falezlerin üzerindeki balkonlardan denizi, kıyı şeridi boyunca uzanan diğer falezleri, sahil çamlarını, Vezüvü izleyebilirsiniz. Üstüne de denize girip yüzebilirsiniz. Daha ne olsun!



    Sorrento'nun Roma dönemindeki adı Sorrentum. 420 yılında başpiskoposluk olmuş. Güney İtalya'nın tarihindeki klasik aşamaları geçirdikten sonra kuzeyli barbar istilası, Sicilya Norman Krallığı'nın eline geçiş, ardından Napoli Krallığı dönemi, Türk korsanlar tarafından yağmalanmalar vs. vs. 19. yüzyıldan itibaren Avrupa'da ''Büyük Tur'' merakı ile turistik bir şehir haline gelmiş.



     Sorrento, gezilecek noktalar işaretleyip gezilecek bir yer değil, klişe tabirle sokaklarında kaybolmalık bir yer değil, zaten kaybolacağınız kadar da büyük değil. Birkaç ana noktadan bahsetmek gerekirse, liman bölgesine inip, manzaraya bakmak şart. Köy meydanı kıvamındaki Piazza Tiasso‘nun çevresi kafelerle dolu. Diğer mekânlardan ekstra pahalı değil, oturup birkaç limoncello deneyeceğiniz. Piazza Vittoria‘dan da uçsuz bucaksız Akdeniz’i seyredeceğiniz bir yer.



     Sorrento kasabası gemilerin yanaştığı limandan asansör veya arabalar ile ulaşılabilen dik ve sarp kayalıkların üzerine kurulmuş. Bu yönüyle hem gemi ile denizden yaklaşırken hem de kayalıkların üzerinden denize doğru bakarken harika manzaralar var. Sorrento dik kayalıklar üzerine kurulu olduğu için liman ve sahil bölgesi kentten kopuk. Sahile ister asansör kullanarak ister onlarca merdiveni inerek isterseniz oyulan kayalardan yapılan yürüyüş yolunu kullanarak inebilirsiniz. Biz yürüyerek denize inip çıktık seçim sizin.



    Sahil deyince yanlış anlaşılmasın. Denizin ve kayaların üzerinde kurulu iskelelerden oluşan, kumsalı olmayan bir sahil. Sahilin solunda Leonelli kumsalı, sağında ise Peter kumsalı tam ortada ise 10 metre uzunluğunda halk plajı var biz oradan girdik ve son derece güzeldi. Özel plajlara giriş ücreti 5 euro. Sahil falezlerin hemen önünde olduğundan güneş erkenden sahilden çekilmekte ama sanırım size yeterince yüzecek vakit verecektir.



    Sorrento bölgesinin en güzel yanı limon bahçeleri, limoncellolu (Limoncello: limon kabuklarından yapılan bir likör çeşidi) soğuk içecekleri ve limoncellolu badem şekerleri. Dar sokaklar limon ve limon ürünü dolu. Her yer açık sarı renklerle bezenmiş durumda. Şehrin göbeğindeki limon bahçeleri yüzyıllardır aynı yerinde bozulmadan günümüze ulaşmış.



     Piazza Tasso kasabanın merkezi, adını Sorrento doğumlu 16. yüzyıl İtalyan şairi Torquato Tasso'dan almış sevimli bir meydan. Etrafında turistik kafe ve lokantalar dizili ve her zaman tıklım tıklım dolu.



     Sözün özü şipşirin, çok güzel, limon dolu, limon kokulu “sağı renkli” bir kasaba burası. Sorrento aklınızda hep limonları ile yer edecek. On numara beş yıldız bir yer.



     Böylelikle Kentte geldiğiniz günden sonraki ilk gününüz için bir plan çıkarmış oldum. Her ikisi de çok güzel ve çok ilgiye değer yerler. Dahası var mı diye soracak olursanız altı yazı daha yazdım umarım oralarda ilginizi çekecek bir şeyler bulursunuz. Güney İtalya sizi bekler haydi yola.

0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page