top of page
  • Yazarın fotoğrafıMurat Hüseyin inceoglu

BUDAPEŞTE “Bir Noel Gezisi”

     Danube Nehrinin ikiye ayırdığı, Buda ve Peşte şehirlerinin birleşmesinden oluşan 1 milyon 7 yüz bin nüfuslu bir şehir. Kolay kullanılan metro ve tramvay ağı, gezilecek yerlerinin birbirine yakın olması, şehrin güzel mimari dokusu nedeniyle ile gezilmesinin kolay ve keyifli.

Barok ve gotik mimarinin hâkim olduğu daha çok saray veya ikonik yapıların bulunduğu şehrin tarihi merkezi Buda oldukça yüksek tepeler üzerine konumlanmış. Son iki yüzyılda inşa edilmiş kentin aşağı ve düz kısmı Peşte (Pest) ise şimdilerde nüfusun çoğunu barındırıyor. Şehre bence çekicilik katan en önemli unsur binalardan daha çok Tuna nehri ve üzerindeki köprüler. Özellikle zincir köprü oldukça albenili haliyle insanı çok etkileyen bir görünüme sahip.



      Macaristan'ın para birimi Forint, yani Euro değil. Evet Euro kullanmayan Avrupa ülkeleri Euro kullanan Avrupa ülkelerine göre daha uygun fiyatlı olabiliyor genellemesi burası içinde doğru kabul edilebilir. Havaalanında da şehirde de para bozdururken bayağı kazıklanıyorsunuz. Ancak şehirdekiler bir tık daha iyi. Unutmayın şehirdeki birçok mekân Euro da kabul ediyor, aklınızda bulunsun. Tabii normal kura göre biraz daha az bir kurdan bozuyorlar ama işiniz görülüyor ancak para üstünü Forint olarak veriyorlar.



    Tuna Nehri

      Budapeşte'nin gezilecek yerleri listesinde olmayan ancak tüm gezilecek yerlere ve kente ruh katan ihtişamlı nehir Tuna. Yani hem gezilecek bir yer olmayıp hem de olmazsa olmazlarından.



      İşte size bir kaç ansiklopedik bilgi: Avrupa’daki en büyük 2. Akarsu olma özelliğine sahip olan Tuna Nehri, tam 10 ülkeden geçerek, Karadeniz’e dökülür. Uluslararası nehir olma özelliğine sahip olan akarsu, 80 milyonu aşkın insanın hem görüntüsünden, hem de suyundan faydalandığı bir nehirdir. 2857 Km uzunluğa sahip olan nehirde 100’e yakın liman bulunmaktadır. Nehrin tamamına yakın kısmında, gemiyle ilerlemek mümkün olduğundan, suyoluyla yapılan ticaret için de, önemli bir geçit görevi görmektedir. Almanya’nın güneyinde bulunan, Donaueschingen kasabasından geçen iki nehirim birleşmesiyle birlikte meydana gelir.



     Biz kenti çok ta kendimizi yormadan iki buçuk günde gezdik bir gün de çevresine vakit ayırdık ki onu da başka bir yazıda özetledim. Ben bu yazı içerisinde kent merkezine ilişkin benim dikkate değer bulduğum tüm noktaları özetlemeye çalışacağım. Siz istediğiniz gün sayısına bölersiniz. Ancak kent 2-3 günde çok keyifle gezilebilecek nitelikte. Bir günde çevresi için düşünseniz son derece yeterli gelecektir.



     Central Market Hall

    Budapeşte‘de ilgiye değer alışveriş noktalarından Büyük Market şehirdeki kapalı mekânların en büyüğü. İçerisinde taze meyve ve sebzeden, tekstil ve hediyelik eşyalara kadar çok geniş yelpazede ürün bulunan 3 katlı marketin giriş katı klasik bir pazar yeri görünümünde biraz da bakımsız. Aslında yiyecek te satılıyor ancak sunuş bana çok ta temiz gelmedi doğrusu. Bodrum katında süpermarket, kasap ve balıkçıların var. Büyük Market’in üst katında hediyelik eşya, sanat eserlerinin satıldığı dükkânlar ve restoranlar bulunuyor.

Hediyelik dükkânlarında farklı yelpaze den ürünler var. Ancak klasik hediyelik sektörü gibi çoğunluk Çin’de üretilmiş malzemelerden oluşuyor. Fiyatlar öyle çok ucuz değil ama çok pahalı da değil. Beğendinizi alabilirsiniz.

     İkinci Dünya Savaşı’nda ağır hasar almış ve yenilenmiş, bir süre boş kalan market 90’ların ortasında yeniden doğru şekilde restore edilip yeniden açılmış. Ancak biraz eski ve bakımsız bir havası var.



   Budapeşte‘nin en çok ziyaret edilen noktalarından biri olan Büyük Market, hiç bitmeyen hareketliliği ile şehrin simgeleri arasında. Pazar yeri, Macar kültürünü tanımak ve şehir yaşamına tanıklık etmek için iyi bir alternatif sunuyor.


Gelert tepesinden

     Gellert Tepesi

    Budapeşte’nin tepeden manzarasını görmek için bence en güzel yer Gellert Tepesi. Doğruyu söylemek gerekirse kalenin olduğu noktadan biraz daha yüksekte yerleşmiş. Özgürlük Anıtı tepenin üzerinde yer alıyor ve nehir boyunca her yerden görülebiliyor. Tepeye çıkış Liberty Bridge tarafından hamamın arkasından park ve tepelerden.



     Biz bir Aralık ayında gece tırmandık hiç te ıssız değildi. Hatta tepeye yakın bir yerde büyük kaydıraklı ve trombolinli bir park var ki hoşça vakit geçirebilirsiniz. Gece manzarası müthiş belirteyim. Eğer Noel’e yakın geldiyseniz sıcak şarap veya sıcak çikolata eşliğinde manzara izlemeniz mümkün.



    Gellert Hamamı

     Szechenyi ile birlikte şehirdeki en popüler hamamlardan bir diğeri Buda tarafında bulunan Gellert Hamamı. Burada bulunan termal suların tarihi 15. Yüzyıla yani Osmanlı zamanına dayanıyor ancak bugün Gellert Hamamı ve Oteli olarak bilinen yapı aslında 1918’de açılmış.

Etkileyici ve güzel görünümlü bir mekan. Biz buradan yararlandık. Ancak ana havuzun suyu Aralık ayı için çok sıcak değildi. Sıcak küçük bir havuz var ancak o da biraz fazla kalabalık oluyor. Açık havuz kışın kapalıydı ve temizlik te orta karar sayılabilir. Bu nedenle yazın gelmiyorsanız şansızınızı Szechenyi hamamlarında deneyebilirsiniz diye düşünüyorum.



     Peşte tarafından Buda’ya Gellert’in olduğu tarafa yürüyerek geçecek olursanız çok yüksek ihtimalle yeşil bir köprüden geçiyor olacaksınız. Kendileri Liberty Bridge, yani Özgürlük Köprüsü olarak geçiyor. Yürüyerek te geçmenizi öneririm.


    New York Cafe

      Burası mimari açıdan dünyanın en güzel kafelerinden birisi. 1894 yılında, New York Hayat Sigortası firması kendileri için bir saray yaptırıyorlar ve giriş katı için de bu kafeyi tasarlıyorlar ediyorlar. Amaç Amerika'nın zenginliğini ve gücünü göstermekistenmiş. Çünkü binanın içinde her ayrıntı zamanın lüksünü temsil ediyor. Tavanlar altın varaklarla kaplı, yerler muhteşem mermerlerle kaplı, her yer ışıl ışıl. Bir kafeden çok saraya benziyor demek tuhaf olur tabi çünkü burası aslen bir saray.



    Buraya kadar iyi şeyler yazdım biraz da kötü yazayım. Bir kere mekân çok kalabalık girerken sıra beklemeniz gerekiyor. Ayrıca bir kahve ve cheesecake için 15 euro isteniyor. Mekanın güzelliği fiyatları çok abartılı yapmış. Bilmeniz gerekir diye düşündüm.


     Dohany Street Synagogue (Dohany Sokağı Sinagogu)

    Kent ile ilgili bir yazıda Avrupa’nın en büyüğü, dünyanın 2. en büyüğü olan Dohany Sinagogu’ndan bahsetmeden geçememek lazım. Bu arada bilmek isterseniz dünyanın en büyük sinagogu New York’ta bulunuyor. Dohany Sinagogu 1800’lü yılların ortasında inşa edilmiş ve günümüzde hala Macaristan’daki Yahudiler için en önemli dini yapı olarak kabul ediliyormuş. İlginizi çekerse sinagog kapsamında Yahudi tarihine adanmış bir müze de bulunuyor. Ancak bahçesindeki öldürülen Yahudiler için yapılmış kurşun ağaç güzel görünümde. Oldukça merkezi bir yerde en azından dışından bir görmenizi öneririm.



     Vaci utca

    Budapeşte’nin en ünlü ve turistik caddesi: Yaklaşık 2km uzunluğunda. Bizim İstiklal Caddesi kadar olmasa da Macarlar için aynı anlamı ifade ediyor. Birçok giyim mağazası ve hediyelik eşyalar bulabileceğiniz bu cadde araç trafiğine kapalı. Hard Rock Cafe Budapeşte de bu caddede yer alırken, Macarların cristmas gibi önemli tarihlerinde cadde üzerinde kurulan pazarlar oldukça ilgi çekici oluyor. Biz kurulan pazarda oldukça eğlenceli zaman geçirdik bu nedenle Aralık bu kente gelmek için kötü bir ay değil.



   Vörosmary Meydanı ve Cristmas Market

    Vörösmarty Meydanı, Budapeşte‘nin önemli yerlerinde biri. Budapeşte’nin kalbi desem doğru olur. Budapeşte’nin hemen hemen her bölgesinden kolaylıkla ulaşılabilecek bir yer. İsmini vatansever Macar şair Mihály Vörösmarty‘den alan meydan Vörösmarty Budapeşte gezisine başlamanın da en güzel yeri. Meydandan Budapeşte’nin hemen her yerine yürüme, tramvay veya metro ile kolaylıkla ulaşılabiliyorsunuz.



    Kırmızı meydan anlamına gelen Vörösmarty Meydanı, Budapeşte merkezindeki en kalabalık yerlerden biri. Buna karşılık oldukça küçük meydan ve Vaci Utca denen caddenin başında yer alıyor.



   Noel marketine gelince doğrusu oldukça renkli, eğlanceli, hoş kokulu ve lezzetli diyr özetleyebilirim. Kentte üç yerde Noel marketi var birisi burada.



     Cafe Gerbaud

    1858 yılında, Henrik Kugler tarafından kurulmuş. Ailesinin çikolata ve şekerleme işi yapıyor olması nedeniyle bilgisi ve deneyimi çok olan Henrik, uzun süre Paris’te kalarak kafeler hakkında da bilgi edinmiş. Biraz Avusturya kafelerini andıran aristokratik bir yer.

Çikolata, dondurma, makaron ve pasta konusunda dünyanın en iyi örneklerinden diye yazıla durmuş. Biz deneme için karışık bir tatlı tabağı yedik oldukça lezzetliydi, khve oldukça güzeldi fakat sıcak çikolata için bir parantez açmak gerekir. Eğer burada satılan ürün sıcak çikolata ise biz hiç sıcak çikolata içmemişiz. Hakikaten kıvam ve lezzet olarak çok yoğun ve doyurucu ancak eğer çok tatlı sevmiyorsanız birisi ile paylaşabilirsiniz. Denemeden dönmemenizi öneririm.



    Chain Bridge (Szechenyi Lanchid)

     Kentin sembolü Buda ve Peşte bölgelerini birbirine bağlayan, şehrin ilk taş köprüsü Chain Bridge yani Zincir Köprü. Köprünün Peşte tarafından bakınca karşınıza alacağınız Buda ve kale manzarası çok hoş. Hem yürüyerek hem de araçla geçebileceğiniz Zincir Köprü, ilk olarak 1800’lü yıllarda yapılmış, 2. Dünya Savaşı’nda büyük ölçüde yıkılması üzerine 1900’lerin ortasında tekrar inşa edilmiş.



    Geziniz boyunca en az bir kez üzerinden geçmenizi her iki tarafından da görünen manzaraya bakmanızı hararetle öneririm. Gece görüntüsünün de bir başka güzel olduğunu not düşmek gerekir.



    Buda Kale Bölgesi

    Zincir Köprü’yü geçince yukarıda kalan bir bölüm Osmanlı kayıtlarında Budin olarak geçiyor. Köprünün hemen karşısında yer alan füniküler var isterseniz bizim yaptığımız gibi yürüyerek de çıkabilirsiniz tabii, o kararı size ve cesaretinize bırakıyorum. Macarların meşhur baca şeklinde tatlılarından ilk kez burada yedik ve çok lezizdi doğrusu.



     Osmanlı Devleti 1500’lü yıllarda Buda’yı fethetmiş ve 150 yıla yakın bir süre şehirde hüküm sürmüş. O zamanlar adı Budin'miş ve burada Budin Beylerbeyinin sarayı varmış. Habsburglar’ın eline geçen Buda Kalesi’nde 1700’lü yıllarda bugün de bölgede görebileceğiniz dev bir saray inşa edilmiş. Sarayın içerisinde pek çok küçük müze var biz içine girmedik ama önünden manzara çok güzel. İçinin dekorasyonu orta Avrupa’nın klasik saray mimarisi gibi.


Kürtoskalacks yerel tatlı mutlaka deneyin.

    Fisherman’s Bastion (Balıkçı Tabyası)

   Budapeşte’nin tepeden manzarasını görmek istiyorsanız bu beklentinizi karşılayacak yerlerden biri kesinlikle burası. Hatta manzara için şehirdeki en popüler noktalardan biri diyebilirim. Geçmişte bu bölgeyi koruyan balıkçıların anısına bu ismin verildiği söyleniyor. Zaten tabya ne demek tam olarak anlamasam da hoş bir mekan. Neyse. Bu arada birçok insan manzara için yapının içine girse de aslında yanında bulunan balkonlardan da gayet aynı manzarayı yakalayabiliyorsunuz, bizce içine girmek için pek de para vermenin bence bir alemi yok.



   Matthias Church

   Balıkçı Tabyası’nın yanında tepesi halıyı andıran güzeller güzeli gotik yapı ise Matthias Kilisesi. Kilisenin tarihinin 1000’li yılların başına dayandığı ve Osmanlı işgalinde yaklaşık 150 yıl bir cami olarak kullandığı biliniyor. Kilisenin içini gezmek isterseniz ücreti 1500 Forint. Bu nedenle biz girmedik ama dışından görüntüsü güzel. Dini yapılardan para alınması fikri hiç hoş gelmemiştir bana.



    Hospital in the Rock

    Bölgedeki en değişik noktalardan biri de “Nükleer Sığınak” olarak bilinen Hospital in the Rock Müzesi. Burası kale bölgesinin yer altına yapılan ve toplamda 10km uzunluğunda tüneller kapsayan bir mağara. Özellikle 2. Dünya Savaşı’nda sığınak olarak kullanılan alanda sonrada gizli bir hastane de inşa edilmiş ve günümüzde müzeye dönüştürülerek ziyarete açılmış. Mağarayı sadece tur rehberi eşliğinde gezebiliyorsunuz, oldukça basık ve kaybolma olasılığınızın yüksek olduğu bir yer olduğu için tek başınıza gezmenize izin vermiyorlar.



      Macaristan Parlamento Binası

      Bana kaırsa burası Avrupa genelinde görebileceğiniz en güzel binalardan biri. Budapeşte bu yapı sayesinde “Dünyanın en büyük yapıları” listesinde de yer etmeyi başarmış. İşte karşınızda dünyanın en büyük 3. parlamento binası. Bu yazıyı okumamış olsaydınız da bu bina karşısında bayağı büyülenecek olurdunuz, garanti ediyorum. Binanın en güzel görüntüsü nehrin karşısından görünüyor dolayısıyla bu dev yapının fotoğrafını çekmek için nehir kenarına geçmemiz gerekiyor. Binanın bulunduğu noktadan direkt karşıya giden bir köprü yok, dolayısıyla dolanarak uzun bir yolculuğa çıkmanız gerekiyor. Ya da bizim gibi metro ile karşıya geçebilirsiniz tercih edebilirsiniz. Başka bir fikir de Balıkçı tabyasına çıkacak olursanız binayı zaten uzaktan görüyor olacaksınız, artık daha net görmek için o çileyi görmeye değer mi, o kısmına da siz karar vermelisiniz.



  Shoes on Danube

   Peşte nehir kenarından binaya doğru yürüyecek olursanız yolunuzun üzerinde bir takım ayakkabı figürleri göreceksiniz. Bunlar “Shoes on the Danube” yani nehir kıyısındaki ayakkabılar olarak biliniyor. Bu ayakkabılar 1944 yıllında soğuk bir Aralık gününde nehir kenarında ayakkabıları çıkartılarak öldürülen Yahudilerin anısına orada bulunuyor. Bir Türk tarafından yapılmış hüzünlü ve etkileyici bir anıt.



   St. Stephen’s Basilica (Aziz Stefan Bazilikası)

   Avrupa’da herhangi bir şehir ihtişamlı bir kilisesiz tam olur mu? Buraya da büyük biraz da sıradan gösterişli bir kilise yapmışlar . Kilisenin içinde en çok ilgi çeken şeylerden biri Aziz Stefan’ın mumyalanmış sağ eli. Kilisenin uzunluğu Parlamento binasının uzunluğuyla birebir aynı (96 metre). Bunun sebebi ise Macaristan’da din ve devletin birbirinden üstün olmadığını ve aralarındaki dengeyi sembolize ediyor oluşuymuş.



   St. Stephen’s Basilica Cristmas Market

    Bu da kentin ikinci yılbaşı marketi kilisenin hemen önüne kuruluyor. Çok güzel ses ve ışık gösterileri yapıyorlar. Ayrıca çok lezzetli Macar yemeklerinin ayak üzeri tadına bakabiliryorsunuz. Noel marketleri oldukça eğlenceli.



    Andrassy Caddesi

    Deak Ferenc ter’den başlayan bu caddenin sonu Kahramanlar Meydanı’na çıkıyor. Oldukça lüks mağazaların yer aldığı bu caddeye Budapeşte’nin Şanzelize Caddesi diyebiliriz. Budapeşte’nin tarihi Opera binası da bu cadde üzerinde yer alıyor. Yukarıda da söz ettiğim gibi burası Budapeşte’nin en popüler caddelerinden bir diğeri. Eğer Gucci, Burberry gibi mağazalar alışveriş beklentinizle örtüşüyorsa burası alışveriş konusunda aradığınız yer. Bu markalarla bir işiniz yoksa bu caddeyi yürümeseniz bile olur. Varosliget parkı ve Hösök Tere meydanını atlamayın yeter.



  Varosliget (Şehir Parkı)

    İşlevi sadece çimlerde bayılıp, keyif yapmanın ötesine geçen parkta gezebileceğiniz şöyle birkaç nokta mevcut: Kahramanlar Meydanı, Tarım Müzesi, Szechneyi Termal Havuz, Güzel Sanatlar Müzesi, Modern Sanat Müzesi..



    Hösök Tere – Kahramanlar Meydanı

  Bu meydan Varosliget Parkı’nın ana girişi gibi planlanmış. Budapeşte’nin, hatta Macaristan’ın en popüler simgelerinden birisi olarak kabul ediliyor. 1896 yılında Macaristan’ın var oluşunun 1000. Yılını kutlamak adına ortasına bir anıt yapılmış. Gece ve gündüz son derece etkileyici güzellikte bir yer.



   Orta Asya'dan göç eden Macar beylerinin Türklere ne kadar çok benzediğine çok şaşıracaksınız. Ben bu anıtı görünce Macarların orta Asya’dan geldiği konusunda kafamda hiçbir tereddüt kalmadı. Meydanın hoş bir dokusu var. Güzel bir yer.



    Meydanın iki yanındaki binalar Güzel Sanatlar Müzesi ve Modern & Çağdaş Sanat müzesi oluyor. Ama ben modern sanattan zerre anlamam bu nedenle bizim ilgi alanımızın dışındaydı.



   Macaristan Tarım Müzesi

    Burada aslında konumuz tarım müzesi değil, çünkü ne yalan söyleyelim bu konu bizim çok da ilgimizi çekmediği için müzeye girme arzusu duymadım. Ancak müzenin bulunduğu Çok güzel ortaçağ şatosu olan Vajdahunyad Şatosu’na göz atmadan dönmemek gerekli. Şato da Kahramanlar Meydanı’ndaki anıtla birlikte 1896 yılında Macaristan’ın 1000. yıl kutlamaları anısına inşa edilen yapılardan.



     Yanında bulunan göl kışın donuk olduğu için yerel halk tarafından buz paten pisti olarak kullanılıyor. Şehrin içerisinde buz pateni yapanları izlemek te pek güzeldi doğrusu.



     Pal Sokağı

    Eğer eskilerden meşhur Pal Sokağı çocukları kitabını okuduysanız ve bir gönül bağı kurduysanız burayı görmek te sizin için hoş bir deneyim olabilir.



    Ulusal Tarih Müzesi

     Burası bizim evimizin tam karşısındaydı. Ki bu arada Sofies apartment denilen bir ev tutuk evimiz de ev sahibimiz de çok iyiydi. Kesinlikle öneririm.

    Konumuza dönecek olursak tarih sırasına göre Macar tarihini olduça güzel anlatan etkileyici bir müze. Tarih ilginizi çekerse ki ben öneririm, bu müzeyi görmeye vakit ayırın.



    Belki daha yazıla bilecek yerler var ancak onlarda ufak detaylar. Ersebet meydanında dönme dolaba da binerseniz sanırım eksik bir şey kalmamış olur. Bu kenti soğuk bir Aralık ayında ziyaret ettik. Noel haliyle Budapeşte bize güzel göründü umarım sizde seversiniz.

0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page