top of page
Yazarın fotoğrafıMurat Hüseyin inceoglu

LİZBON ÇEVRESİNDE BİR GÜN


       Avrupa’nın en batısında yer alan 10.500.000 nüfuslu küçük bir ülkedir. Yüz ölçümü 92.000 km2 ile çok küçük bir ülkedir. Portekiz adının kökeni “Portus Cale” kelimesinden gelmektedir ki “Cale limanı” demektir. Vizigotlar zamanında Porto kentinin içinden geçen Douro nehrinin denizle buluştuğu yerde kurulu olan bir kentmiş. Portucale şeklinde olan telaffuzu zamanla bölgenin adı haline gelmiş.


Sintra'dan ev manzaraları.

     Çok gelişmiş olmayan bir Avrupa ülkesi. Tarihi Arapların kontrolünden çıkmasıyla değil, Amerika kıtasının keşfiyle değişmiş. Bol sömürgecilik yapmışlar. Onlar keşifler dönemi olarak adlandırsalar bile basbağı sömürgeler kurmuşlar. Tüm Brezilya, Malezya, Azor adaları, Madeira adası, Hindistan’ın bir kısmı, Angola, Hürmüz boğazı ve daha birçok yer Portekizli kâşiflerce kolonileştirilmiş.

Sintra'dan ev manzaraları.

    Şimdi gezi planımıza Lizbon'un çevresinden başlayalım. Lizbon için ayrı bir yazı hazırladım. Bu ikinci yazı ile birlikte ülkede dikkate değer ve yazmadığım sadece Porto kalmış olacak. Lizbon ve çevresi bence iki gün gezilmeyi hak ediyor. Mevsim olarak mümkünse yaz, olmazsa yaza yakın ayları tercih etmenizi öneririm. Kışları alacağınız keyfin daha az olabileceğini düşünmek gerekir. Biz Cascais'te konakladık ve Lizbon'u da buradan gezdik. Böyle veya tersini de yapabilirsiniz. Bu size kalmış. Ancak uçak yolculuğunun 5 saat olduğunu düşünürseniz iki gün çevre gezilerine ayırmak yol yorgunluğunuda atmanıza yardımcı olacaktır.


      CASCAİS

     Bu küçük kasaba Lizbon’un 30 km batısında 35.000 nüfuslu bir yer. Aslında bir bakıma Sicilya’daki Mondello’ya çok benzerlikler gösterir tarafları var. Küçük şirin bir deniz kıyısı kasabası, Portekiz’in zenginlerinin gözdesi, güzel plajları olan yeşillikler içerisinde bir yer olmasıyla benzeşiyor. Ama okyanus kıyısında olması ve eski bir balıkçı kasabası olması nedeniyle orijinal şirin bir kasaba merkezine sahip olması ilk bakışta göze batan farklılıkları.

İklim kışları ılık ve yağışlı, ısı nadiren 10 derecenin altına düşermiş. Yazları ise ılık sıcak ve kuru. 32 dereceyi aşan ısı pek olmazmış. Okyanus rüzgârlarına açık olması nedeniyle en sıcak günlerde bile boğucu olmazmış.



    Eski kent merkezi dalga desenli siyah beyaz mozaik döşeli. Bu yürüyüş yollarına çok şirin bir hava katmış. Plajları çok hoş, ayrıca güneye bakması nedeniyle Atlas okyanusunun dev dalgalarından korunaklıymış. Ancak su sıcaklığı konusunda çok iyimser değiller, yılda 20 derecenin üstünde su sıcaklığı sayılı günde olurmuş.



    Bu durum pek moralinizi bozmasın Cascais’i çok seveceksiniz. Kendi adıma gönül rahatlığı ile belirtebilirim ki ben hemen valizimi toplayıp Cascais’e taşınabilirim. Belki göreceğiniz en ilginç, en tarihi, en farklı veya en güzel yer olduğu için değil. En yaşanılası yer olduğu için çok sevdim burayı. Lizbon’a çok yakın, ama küçücük, çok güzel evleri, süper plajları var. İklim hep ılıman ne sıcak ne soğuk, şirin mi şirin bir tatil kasabası Cascais. Kentin bir bölümü dışında hiç yüksek bina yok. Bazı yerleri Ege kasabalarını andırıyor, bazı yerleri ise imrenilecek temizlik ve şirinlikte. Umarım siz de benim kadar seversiniz.



    Yüzmeye başlamadan önce “boca de inferno” “cehennem ağzı” denilen kayalık bir falez kenarında okyanusun açtığı bir kaya deliğine göz atmanızı özeririm. Eğer deniz dalgalı ise çıkardığı ses ve oluşan görüntü çok farklı hakikaten.



    Eğer fırsatınız olursa buranın tek tarihi yapısı The Condes de Castro Guimaraes Museum (Guimares kontunun evi) adlı şato müzeyi gezmenizi öneririm.



     ESTORİL

    Cascais’e 5 km uzaklıktaki 24.000 nüfuslu bu şirin yerleşim yeri de aynı Cascais gibi Lizbon’un sayfiye yeri olarak ünlenmiş. Zaten coğrafi olarak ta iç içe geçmiş konumları bu iki yeri adeta ikiz kardeş gibi yapmış. Estroril kumarhanesi ile ünlenmiş bir kent. Yüz yılı aşkın bir süredir faaliyet halinde bulunan Casino Estoril adında bir kumarhanesi var. Portekiz zenginleri ve kraliyet ailesinin sürekli uğrak yeriymiş. Ancak dünyaca ünlenmesi ise soğuk savaş yıllarına rastlamış. Amerika ile Sovyetler Birliği’nin karşılıklı geriliminin tavan yaptığı yıllarda Portekiz devlet başkanı diktatör Salazar’ın dikkatli politikaları sayesinde tarafsız kalabilmiştir. Bir zamanlar başkent Lizbon’un 25 km dışında herkesin gözünden uzakta bulunan bu gösterişli kumarhane casusların cirit attığı bir mekânmış. İki taraf arasındaki pek çok gizli görüşme, bilgi satışı gibi işler sıklıkla burada dönermiş. Kumar paravanı altında silahlar, paralar ve bilgiler el değiştirirmiş. Ünlü casus filmi James Bond’un Casino Royal filmine de konu edilmiş.



     CABO DE ROCA

   Avrupa’nın en batı noktasındadır. Cascais’e 15 km uzaklıkta denizden 140 metre yükseklikte Atlas okyanusunun azgın dalgalarına açık bir yerde bulunur. Küçük bir tesis ve deniz feneri bulunan bu nokta 9 derece batı boylamı ile İrlanda ve İngiltere’den bile daha batıda.



    Kayalıkların üzerindeki konumu çok güzel. Manzaralı esintili hoş ve etkileyici bir yer. Avrupa'nın en batı noktası olmasa bile görülebilecek bir yer.



     Burada bulunan küçük tesiste arzu edenler için 5 Euro karşılığında “Avrupa’nın en batısına gelmiştir” diye bir sertifika veriliyor.



    Avrupa’nın en batısına da gelmedik dememek için buraya gelmenizi öneririm buradan yarım saatlik bir gezi yapıp 15 km ilerideki tarihi ve etkileyici Sintra’ya devam edebilirsiniz.



    SİNTRA

    Lizbon’a 30km uzaklıkta 33.000 nüfuslu bir kasabadır. Dağlık sayılabilecek bu yerleşim yeşillikler içerisinde renkli evler çarşılar ve seramikçilerle dolu şirin bir yer.



    Merkezde Palacio National Sintra (Sintra Ulusal Sarayı) ve çevresinde oluşmuş eski kent merkezi dar sokaklar, eski evlerle kaplı. Kişisel fikrime göre Ulusal Sarayın ters huni veya fabrika bacası şeklindeki konik iki kulesi oldukça özgün olsa da bir saray için çok ta manasız.

Araplardan kalma Fonte Moorish’i (morisko’dan geliyor) görmenizi ve su içmenizi öneririm. Eski kent merkezini çok seveceğinizi düşünüyorum.




    Merkezden biraz yüksekte bulunan Pena Sarayı ve bahçeleri “Portekiz’in yedi harikasından biri ve dünya kültür mirası” seçilmiş. Son derece büyük ve etkileyici bir bahçe içerisinde romantik tarz denilen bir tarzda yapılmış bu saray hakikaten bu unvanları hak ediyor. Bahçesi pek güzel olan bu saray tabir doğru ise dağın tepesine yapılmış. Yolda uzaktan Arap kalesi görülüyor. Bahçesi çok güzel Portekiz’den ayrılana kadar kral ve ailesi burada yaşarmış. Kral tüm dünyadan ağaçlar getirtmiş, dev Amerikan sequoiası, Çin ginkosu, Japon criptomeirası gibi bir sürü enteresan ağaç var.



  Bir çok saray görmüş birisi olarak şunu belirteyim; gördüklerinizi unutun. Romantik tarz nasıl bir şey anlatayım. Enteresanlığı karman çorman görüntüsünde, dıştan bakınca her köşesinde farklı bir tarz ve renk cümbüşü göze çarpıyor. Yani bu saray olsa olsa Alis Harikalar Diyarı’nda olur. Çokta büyük değil ama konumu ve görüntüsü çok etkileyici.



     Geniş bahçesinin dışı da ormanlarla çevrili ve atlas okyanusuna hâkim bir tepenin üzerinde akıllara zarar bir yer. Sanırım Pena sarayı sizde iz bırakacak ve 13 euro olan giriş ücretine pek acımayacaksınız. Kral ve kraliçenin odaları, kraliçeler terası, Arap salonu ve mutfak gibi değişik bölümleri gezilebiliyor. Son sözüm on numara bir yer.



     Sintra’da kral oturunca çevresinde de birçok asilzade konut yapmış doğal olarak. Görülesi birkaç şato var ama Palacio Pena gibi eşsiz olanı yok. Bu bakımdan bunlara fazla zaman ayırmamanızı öneririm.



    OBİDOS

    Sinta ile Obidos arası 122km ve bunun çoğu otoban. Kentin “tamamı dünya kültür mirası listesinde” bulunan etkileyici bir kale şehir olan Obidos. Bugün içerisinde 3000 nüfuslu bir köy barındıran bu yer “Portekiz’in yedi harikasından biri” unvanına sahip. Portekiz’in 7. kralı Dinis Evlendiği I. İsabel de Aragorn’a evlilik hediyesi olarak vermiş Obidos’u. Tüm Portekiz kraliçelerinin mülkü olarak kuşaklar boyu miras kalmış bu nedenle “kraliçeler kenti (Queens town)” olarak anıla gelmiş.



     Obidos tamamı surlar içinde bulunan şirin sevimli bir yer. Arabayı kapıda bırakıp içeri yürüyorsunuz. Zati iki tane ana caddesi var.



    Bir veya içi katlı beyaza boyalı evlerle dolu, çiçeklerle bezeli şirin mi şirin bir yer. Küçük bir köy boyutunda içinde birde kraliçeler sarayı adında kalesi olan bir yer burası. Bir zamanlar Portekiz’in 10 yaşındaki kralı, 8 yaşındaki kraliçesi ile burada evlenmiş. O zamandan sonra vicdan azabından mı bilemem ama krallar hep burada evlenirlermiş.



    Tarihi 750 yıl öncesine dayanan şarabı ile meşhur bu yeri küçük büyük tüm gezi ekibinin seveceğini sanıyorum. Yıllar sonra hafızanızda kalacak kadar güzel buldum burayı. Yedi harikadan biri unvanını fasulyeden almamış yerlerden birisi Obidos.



    Kentin hemen dışında park yerinin yanında 1500 yılından kalma devasa ve etkileyici su kemerlerine göz atmadan ayrılmayın kentten.



   Buraya ne kadar vakit ayırmanız gerektiği yemek yemenize göre değişebilir. Ancak gezmek için 2 saat yeterli olacaktır sanırım.



   ALCOBAÇA

   Obidos’tan yaklaşık 30 kilometrelik bir yol yapıp buraya ulaşabilirsiniz. İçindeki Alcobaça manastırı Portekiz’in yedi harikasından biriymiş. Bu manastıra harika demek için insanın kendini oldukça zorlaması gerekir sanırım. Ben zorladım ama netice gene değişmedi, bence sıradan bir yer.



    Ama yolumuzun hemen üzerindeki bu manastırın içerisinde anlatılmaya değer dokunaklı bir hikâye saklı.



    Manastırın kilisesinde Kral I.Pedro ile Inês de Castro ait lahitler bulunur. Hikayeye göre; Kral IV.Afonso oğlu olan Prens Don Pedro ülkenin geleceği için İspanya prensesi ile evlenmiş ancak bir nedime olan Inês de Castro aşık olmuş. Prensin nedimeden iki çocuğu olmuş, ancak babası Kral IV. Afonso Portekiz’in geleceğini düşünerek Inês de Castro öldürtmüş. Bu durum baba ile oğlu arasında çatışmaya yol açmış, savaşı baba kazanmış ancak direnişin uzaması ve bu çatışmanın Portekiz’i parçalamaması için Kral IV. Afonso tahtından vazgeçmiş. Kral olarak tahta çıkan I.Pedro eşinin ölümünden sonra gizlice evlendiğini ilan ettiği Inês de Castro ait cesedi saraya getirterek, kendisini halk önünde kraliçe ilan etmiş. Böylece Inês de Castro ölümünden sonra kraliçe olan ilk kişi olarak dünya tarihe geçmiş. Inês de Castro’nun cesedi manastır kilisesinde bir lahitte konmuş, ondan 10 sonra ölen Kral I.Pedro da ölümden sonra birbirleri ile bulaşacakları şekilde onun lahittinin yan tarafındaki başka bir lahitte yerleştirilmiş.



    Lahitler özellikle de hikayeyi de biliyorsanız çok etkileyici. Kasaba da hayli şirin.Bir saatinizi bu biri birilerini ölümüne seven ve şimdi yan yana yatan bu çifti ziyaret etmeye ayırıp Nazare’ye geçebilirsiniz.



     NAZARE

   Nazare Alobaça arası pek yakın, çok kısa bir yolculuk sonunda sahil kasabası Nazare’deyiz. Burası da çok güzel bir yer kasabanın yukarı ve aşağı olmak üzere funikular ile bağlı iki bölümü var.



    Yukarı kesiminde çok abartılı güzel bir manzara sizleri bekliyor olacak. Burada oldukça hesaplı ve ilginç şeyler satan dükkanlar var. Tabi bu hesaplılık konusunu Avrupa'ya göre söylüyorum. Yoksa euronun geldiği bu noktada artık bize göre hesaplı yer yok.



     Bir fünikular ile Praida de Nazare isimli aşağı kente inebilirsiniz. Burada sokaklar çok dar aynı Sicilya gibi. Buranın çok güzel kumsalı ülkede ünlüymüş, ancak denize girmek dev okyanus dalgalarının olmadığı zamanlarda mümkünmüş. Bu nedenle insanlar daha çok plajda yatmayı tercih ederlermiş.



    Dev dalgalardan bahsetmezsek bu noktada çok büyük eksiklik olur. Okyanus tabanındaki bir çatlak nedeniyle belkide dünyadaki en büyük dalgalar bu kıyıya vururmuş. Doğal olarak bu en büyük dalgalar da adrenalin tutkunu sörfçüleri çekermiş. Bir kaç vieo izlemenizi öneririm. Bana sorarsanız pek te akıllı olmayan bu insanların cesaretine şaşırmamak elde değil doğrusu. Sörf merakınız ve yeterince cesaretiniz varsa doğru yerdesiniz.



    Sizinde anlayacağınız gibi saraylardan plajlara kadar çok farklı ve güzel yerler göreceğiniz bir gün olacak. Çok keyif alacağınızı düşünüyorum. Araba saatleri oturma molası gibi olacağından ve sık arabaya binileceğinden sanırım çok yorulmadan tamamlarsınız. Bol güneş, bol fotoğraflı bir gün sizleri bekliyor.

0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page