top of page
Yazarın fotoğrafıMurat Hüseyin inceoglu

Kuzey Hollanda’nın büyüleyici kasabaları

Güncelleme tarihi: 29 Ara 2019


    Bir gezi rehberi hazırlamak hakikaten çok zor ve yıpratıcı bir iş; günler boyu kitap, gezi yazısı, internet sitesi kurcalarsınız, haritaları inceler, ulaşım ağına göz atarsınız. Gündüz kafanızda hep bu vardır; Programı nasıl yapsam, mesafe çok mu uzak olur, yemek, tuvalet işi nasıl olacak bir sürü soruya cevap bulma ve tüm gezi ekibinin ihtiyaç ve beklentilerini karşılayacak bir program çıkarma çabası gerçekten yorucu.



    Ama sonuçta ortaya bir gezi çıkınca tüm yorgunluğunuzu alıyor ve uzun yıllar hatırlayacağınız keyifli anılar biriktirmenize aracı oluyor. Eğer kader güzel Hollanda ülkesine düşürdüyse yolunuzu Amsterdam’ın kuzeyinde sizi çok etkileyici manzaralar ve heyecan verici yerler bekliyor olacak.



    Sistematik olarak kuzey Hollanda rotasını kuzeyden güneye doğru yazdım. Bu rotayı başkent konaklamalı olarak iki günde gezmenizi öneririm. Yazıda detaylandıracağım ancak bir gün hem çok yorucu olur hem pek çok güzelliği atlamanız gerekir.



      ENKHUİZEN

     Arabanızı önce en uzağa sürüp sonra yakına doğru dönmek fikri hep bana daha makul gelmiştir. Bu kuzey kasabası aslında pek gezilecek bir yer değil ancak çok ilginç bir açık hava müzesine ev sahipliği yapıyor.



       ZUİDERZEE MUSEUM

      Güney denizinin kıyısında küçük bir balıkçı kasabası iken Hollanda hükümeti bence tüm dünyaya, özellikle de tarihi zengin olan ülkelere örnek olacak bir fikirle bir müze yapmaya karar vermiş. Bu müzede korunmuş bir tarihi kent yok ama tarihi canlandırmak istemişler. Bu fikirden yola çıkarak önce yeri belirlemişler. Önce bu kentteki tarihi yapıları belli bir plan ve düzen ile taşımışlar. Bu da yeterli gelmemiş çevre yerleşimlerden yapılar getirerek tablo gibi tam bir tarihi ortaçağ Hollanda balıkçı kasabası yaratmışlar.



     Orijinal binalardan orijinal planlardan yararlanılan bu köyü canlı hale getirmek için aktörler yetiştirmişler. Bu müze orta çağ kıyafetleri ile köyde dolaşan köylüler arasında gezinerek, onların yaptıkları faaliyetlere tanık olarak, onların evlerini gözlemleyerek ve hatta yemeklerinin tadına bakarak dolaşma imkânı veren çok etkileyici bir yer. Bu da turizmin Hollandacası sanırım. Ama bu fikri çok tuttuğumu belirtmeliyim. Bence bu şekilde bir Osmanlı köyünün hızlıca yapılması lazım diye düşünüyorum.



    Müzede evler yok, tarihi liman, deniz kabuklarından harç yapılan fırınlar, kiliseler, okullar, duvarları Delft porselenleri ile kaplı evler ve balık tütsüleme odaları gibi pek çok bölüm var. Konuyu daha detaylandırmadan hemen belirteyim müzenin girişi müzeden biraz uzakta. Park yerine arabanızı bırakıp, biletinizi alıyorsunuz, sizi tekne ile götürüyorlar. Sanırım müzenin orada otoparkla ilgili bir sıkıntı var. Bu duruma dikkat etmenizi öneririm.



     Sadece görmek değil yemek ile de ilgili çok aktivite var. Yılan balığı veya tütsülenmiş balık yemek, peynir tadımı yapmak, yerel kurabiyelerden tatmak, inek sağmak, keçi beslemek, değirmenlere girmek gibi pek çok aktivite yapmanız mümkün. Oldukça eğlenceli çok fotojenik bir yer. Burayı görmeden dönmeyin. Bu cümle yeterli gelmediyse aynı cümleyi üç kez yazabilirim.



     Bu müze dışında Enkhuizen sakin ve küçük tipik bir Hollanda kasabası. Güzel bir limanı ve liman binası var. Yaklaşık 3 saat süre içerisinde gezebileceğiniz müze ziyareti sonrası bu kasabadan ayrılmanızı öneririm çünkü görülecek çok yer var.



     EDAM

     Enkhuzen, Edam arasında Horn kasabasını ve denizden alçak polderlerle dolu tarlaları içeren 20 km’lik bir mesafe var. Sonra peynir kenti Edam kasabasına ulaşabilirsiniz. Yaklaşık 8000 kişilik bir köy burası ama tamamı peynire adanmış bir yer. Yaz aylarında Çarşamba günleri peynir meydanında (kaasmarkt) peynir pazarı kuruluyor. 1592 yılından beri aynı yerel kıyafetleri ile peynirciler peynirleri meydana getirip satarlarmış. Tabii ki meydanda bir de tartı binası (waag house) var.



    Edams Museum adı verilen bir müzesi var buranın. Alışılmadık mimarisi ile 1530 yılında yapılan bu gotik binanın karada yaşamaya alışamayan bir kaptan tarafından gemi kamarası şeklinde yaptırıldığı sanılırmış. Bu müzede sergilenen yaşlı kasabalıların 17. yüzyıldan kalma portreleri hayli ilginç.



    Edam peyniri dünyada en çok satılan peynir türü, bizim kaşar peynirinin biraz daha yağlı ve az tuzlu bir formu gibi. Çok değişik baharatlı olanları var, ben size kimyonlusunu öneririm. Buraya kadar gelip dünyanın en çok satılan peynir türünün tadına bakmayı düşünürsünüz sanırım.



     Eski köprüden oluşan köy meydanı (Damplein) ve peynir dükkânlarına göz atıp, tipik açılır kapanır Hollanda köprülerinin en ufağı olan tek kişilik kwaakelbrige’i görüp ayrılabilirsiniz şirin köyden tabiki peynir aldıktan sonra.


     VOLENDAM

     Yaklaşık 3 km Edam, Volendam arası. Önemli bir balıkçı kasabasıymış eskiden şimdilerde gezi teknesi olarak çalışan pek çok gemi bulunuyor limanında. Şehrin büyük çoğunluğu deniz seviyesinin altında olan 20.000 kişilik bir kasaba burası.



     Sadece limanı deniz seviyesinde ancak limanın içerisinde bir miktar yürümenizi öneririm pek keyifli bir yer. Ayrıca Amsterdam’a yakınlığı nedeniyle turizm çok gelişmiş restoranlar ve hizmet sektörü çok güzel. Liman boyu kafeler, restoranlar ve hediyelik eşya dükkânları dizili, yemek için de güzel bir nokta. Buradaki fiyatların Amsterdam’a göre çok daha uygun olduğunu belirtebilirim.

    Yüzlerce ressam tarafından resmedilmiş tablo gibi şirin bir yer burası. Hani kafanızda daha iyi canlandırmak için Hollanda kasabasının tipik şekli böyle bir şey diye belirteyim.



    Uyum, ahenk ve dinginlik kokan tablo gibi bir yer. Öne çıkan bir yapısı yok, kendisi tablo gibi bir yer. Sanırım öğlen yemeğini burada yemek isteyeceksiniz sonrasında durmak yok yola devam .


     MONNİCKENDAM

   Volendam’dan buraya 6 km yol var. Bu kısa yol boyunca bir kez mola vermenizi gerektirecek ilginç noktalar var. Bu molalarda denizden alçakta yaşamanın değişik örneklerine şahit olacaksınız.



      Monnickendam büyük bent yapılmadan önce çok önemli bir balıkçı kasabasıymış burası. Halen yılan balığı avında önemli bir yer tutan 10.000 nüfuslu bir kasaba. Tütsülenmiş yılan balığı çok değişik ve lezzetli. Eğer Enkhuzen’de denemediyseniz burada mutlaka denememizi öneriyorum. Kasabada çok güzel bir waag yani peynir tartı binası, speeltoren adı verilen saat kulesi, güzel gemiler, kanallar ve hoş evlerle dolu bir Noordeinde mahallesi var. Kısa bir süre burada oyalandıktan ve ilginizi çekerse yılan balığı tedarik ettikten sonra yola devam edebilirsiniz.


     MARKEN

    Araba ile 8 kilometrelik uzun bir yolculuk ile varacaksınız Marken adasına. Evet, Marken adası 1957 yılında denizden bir bağlantı yolu yapılması ile birleşmiş anakaraya. Burada kalvinist Hollandalılar yaşamakta. Nüfusu son sayımda 1850 saptanmış yani minik sempatik bir köy.



    Kalvincilik: Toplumsal kurumları; gelenekçi din anlayışına göre değil de, Hıristiyanlığın başlangıcındaki özüne göre düzenlemeyi savunan bir akım. Protestanlıkta Kalvinizm mezhebine göre dürüstlük ve çalışkanlık birinci sırada yer alırmış. Lüks yaşam, süslü elbiseler ve mücevher kullanmak; dans etmek, sarhoş olmak ve tembelliktik bu mezhepte günah sayılırmış.



    Bu köylüler kendilerini Gerçek Hollandalılar olarak tanımlıyorlar. Yerel kıyafetlerle geziyorlar ve geleneksel tarzda yaşıyorlar. Arabalarını köyün girişindeki otoparkta bıraktıkları sürece yabancılara karşı hoşgörülüler. Şaka bir yana köye araba ile giremiyorsunuz. Sadece yürüyerek dolaşacağınız çok güzel, çok naif, çok sempatik bir yer.



    Ben arada kaçıp geleyim bu köyde bir süre kalayım diyebileceğiniz bir yer burası. Hani Akdeniz sahilinde olsa dünyanın en meşhur yerlerinden biri olabilirdi.



     Tarifi zor bir yer ama yıllar sonra Hollanda deyince aklınıza gelebilecek kadar güzel bir yer Marken köyü. İşin daha fazla büyüsünü bozmak istemem ama bu köyü mutlaka görmenizi öneririm. Gördükleriniz, temizlik ve düzen duygusu bu kalvinist insanlara daha sempatik bakmanıza sebep olacak sanırım.



     Arabaya bindikten sonra dönüşe başlamadan önce adanın en ucuna gidip kayalıkların üzerinde öylece duran deniz fenerini görün derim. Dünyanın ucundaki fener hissi veren bu noktada durmak sizin için sanırım çok güzel bir deneyim olacak.


     ZAANDAM

    Kuzey Hollanda eyaletinde 72.000 nüfuslu bir kent. Zaan nehri kıyısına kurulmuştur. Burası sanayi devriminde Avrupa’nın önemli kentlerinden biri olmuş. Size bu kasabanın adını yazma sebebim içinde bulunan Zaanse Schans açık hava müzesi. Ama bu kentte bulunan fantastik mimarisi ile İnntel Hotel’i, yeni düzenlenen istasyon kıyısındaki binaları ve etkileyici belediye meydanı düzenlemelerini de görmeden geçmeyin. Bu göreceğimiz yapıların hepsi 2011 yapımı klasik ve sıradışı Hollanda mimari tarzı ile yapılmış binalardan oluşmakta. Eğer gidip görmeye vaktiniz olmazsa mutlaka resimlerine bakın çok ilginç gelecek.



     ZAANSE SCHANS

    1592 yılında testerenin keşfinden sonra gemi yapımı için odun kesmek amacıyla su gücünden yararlanılan değirmenler geliştirilmiş. Zaandam’da kısa bir süre içinde 1000 kadar su ve rüzgâr ile çalışan değirmen inşa edilmiş ve burası devasa bir denizcilik merkezi haline gelmiş. Hollanda burada üretilen gemilerle dünyanın sömürgeleşme yarışında önemli ülkelerinden biri haline gelmiş.



     Bugün eski değirmenlerin bulunduğu bu yerde onarılan 8 değirmen halen ayakta ve çalışır durumda. Müze köy içerisinde mandıra, Hollanda tarzı samanlık, tahta ayakkabı imalathanesi, süper peynirler satan bir peynir fabrikası var. Ayrıca küçük bir kalvinist mahallenin de olduğu açık hava müzesi kıvamında bir yer. Yerel kıyafetlerle dolaşan kalvinistler ortama iyice nostaljik bir görünüm katıyorlar.



    Çok etkileyici bir müze olan Zaanse Schans, bulunduğu bu güzel doğal ortam içerisinde gösterişli ev ve fabrikalarla insanın gözünü doyurarak hoş anılar bırakacak bir yer. Büyük ve heybetli değirmenler içeren klasik bir Hollanda manzarası var. Yel değirmenleri çalışır durumda ve köylüler isteyen ziyaretçilere çalışma prensiplerini gösteriyorlar. Ayrıca tahta ayakkabıların nasıl yapıldığını izleyebileceğiniz ve heves ederseniz alabileceğiniz bir atölye var. Peynir imalatı konusunda da oldukça meşhur ve buradaki fabrikalar ziyarete açık. Biz buradan oldukça lezzetli peynirler aldık.



   Bu köyde Arşimed vidasını görmek ve hatta denemek olanağınız var. Archimedes (Arşimed) vidası: bir göl veya dereden su çekmek ve yukarıya ulaştırmak için Arşimed'in tasarladığı bir sistem. Burada değirmenlerin su taşıma işlemi için kullanılmış ve bu aletin yaygın kullanımı sayesinde ülkenin alçak yerlerinden suyun bentlerin arkasına taşınması ve toprak kazanılması mümkün olmuş.



   Bu müze de Hollanda’nın olmazsa olmazlarından çok fotojenik bir yer. Kesinlikle ziyaret etmenizi öneririm.




   Böylelikle Amsterdam’ın kuzeyinde kalan büyüleyici güzellikteki bölümü öne çıkan tüm yerleri ile özetlemiş oldum. Zuidder Zee Muzeum, Zaanse Schans unutulmaz iki müze köy deneyimi olacak. Marken kalvinist köyü, Volendam, Edam peynir kasabaları ile kuzey Hollanda sizi çok etkileyecek.

0 yorum

Comentarios


bottom of page