Bu gün belki de gezinin en az aktiviteli günü olacak çünkü gidilmesi gereken uzun bir yol var. Bu nedenle biraz erken çıkmanızı öneririm. Eğer bizim yaptığımız gibi Sneafells yarımadasına gitmeyecekseniz yol üstü görebileceğiniz seçeneklerinizi sıraladım.
AKUREYRI
Akureyri, İzlanda’nın Reykjavik’ten sonraki en büyük şehri. Büyük dediysem bir üniversitesi var ve nüfusu yaklaşık 20 bin. Ama bütün İzlanda'yı dolaştıysanız kendinizi medeniyete gelmiş gibi hissedeceksiniz. Burası adanın içerilerine giren çok derin bir fiyort içerisine kurulmuş. Fırtınalardan korunaklıymış ve deniz burada donmazmış. “Denizin donması derken” dediğinizi duyar gibiyim ama kuzey kutup çizgisine sadece 50 km kaldığını yazayım tamam olsun.. Bu da şehrin deniz ticareti için önemli bir nokta olmasını sağlıyor. Türkiye’deki Çeşme ilçesi de bu şehrin kardeş şehri. Bu da böyle bir gereksiz bilgi olsun.
Kentin çarşısı iki sokaktan ibaret. Bir de büyük kapalı alışveriş merkezi var. Bu kadar soğuk bir ülkedeyseniz hele ki bu kadar kuzeydeyseniz çokta mantıksız gelmiyor insana. Çarşıda bir kaç hediyelikçi var bir de Edmunson adında çok hoş bir kırtasiye var gezmenizi öneririm. Hafif yüksekte bir kilisesi var ama biz oraya çıkmadık. Alışveriş merkezindeki marketten kuzu eti aldık. Kesin olarak belirte bilirim ki benim ömrümde yediğim en güzel kuzu etlerinden biriydi. Zaten bu kadar serbest dolaşan doğal ot ve temiz su içen hayvanın etinin de çok güzel olması umulurdu.
Akureryi çok büyük olmamasına karşın çok temiz ve çok güzel. Özellikle kentin girişindeki evlerin güzelliğinin insanı etkilememesi mümkün değil. Çok izole ve o kadar kuzeyde olmasa insanın gayet mutlu yaşayabileceği bir yer.
Bu kentteki evimiz fiyordun karşı kıyısında kenti karşıdan gören bir yerden seçtim. Halllandnes adı verilen bir kurum kiralıyor. Evler çok temiz ve güzel her imkan var. Biz kırmızı çatılı olan evde kaldık. O üç odalı iki odalı evleri de var.
Burayı özellikle seçtim çünkü kuzey ışıkları seyretmek için ideal bir konumdaydı. Ancak hava bulutluydu umarım siz daha şanslı olursunuz. Evin bahçe düzenlemesi de çok güzel.
Bu kentte birde balina gözlem turları var ama bana biraz pahalı geldi doğrusu. Bir de ormanı olmayan bu ülkede botanik bahçesi var ki ücretsiz ve güzel.
KUTUP
Bu adadaki son gezme günümüz bugün uzun bir yol yaparak başkente dönmek üzere yola koyulduk. Hemen uyarayım bu yol üzerinde yer yer hız denetlemeleri var. Özellikle başkente yaklaşınca dikkatli olun. Başkente gece varmayı planladım. İlk rotamız Tröllaskagi yarım adası. Adının anlamı trol ülkesi. Buradan Siglufyordur kasabasına kadar yolun güzel olduğunu biliyorum ancak sonrasını toprak olduğunu okuyunca ve bir de yoldaki iki uzun tünelin tek şeritli olduğunu yolun karşılıklı kontrollü verildiğini ve bazen geçmenin çok uzun sürdüğünü fark edince planda değişiklik yaptım. Dalvik kasabasının 10 kilometre ilerisine kadar yol yaptık. Burası 66. paralel yani kuzey kutup dairesi. Aşağıda gördüğünüz ev 66. paralelin kuzeyinde. Yani yerellerin değimi ile hiç yaz gelmeyen ülkede. İnsan neden kuzey kutbunda yaşar diye düşünmeden edemiyor insan.
Ömrünüzde kutuplara kaç kez gidersiniz bilmiyorum ama buraya geldikten sonra arkadaşlarınıza kuzey kutbunda bulundum deme şansınız olacak yani İzlanda’da sıradan bir gün daha. Burada olmak güzel bir his insanın kaşiflik duygularını okşuyor hani.
Unutmadan belirteyim North66 adında bir giyim firması var ülkede ve oldukça kaliteli ürünleri var. Özellikle soğuğa dayanıklılık konusunda bir boyut açmışlar. Ancak fiyatları konusunda da bir boyut açmışlar. Ne siz sorun ne ben yazayım siz kendiniz görün diyeyim.
HVİTSERKUR
Hvitserkur, denizin içinde dalgaların şekillendirdiği ve dinozor görüntüsüne kavuşmuş bir kaya. Biz aslında otlayan bir fil veya gergedana benzettik. Bir kayayı görmeye neden gideyim ki diye düşünebilirsiniz. Uzun ve kumlu bir sahilde denizin içerisinde öylesine duran bir kaya hayaledin. Ya da etmeyin ben size bir resim ekleyim daha fikir verici olsun.
Bu noktayla ilgili bir kaç bilgi vereyim. Eğer akureyi yönünden geliyorsanız. Maps'in sizi yönlendirdiği ilk yoldan(716) girmeyin. O yol hayli bozuk ve daha uzun. Bir süre daha güneye yol alıp 711 numaralı yoldan girin. Bu yolda toprak ve yaklaşık 20 kilometre fakat oldukça düz ve bakımlı.
İkinci nokta arabanızdan inip kısa bir yürüyüşten sonra sahile geliyorsunuz, buradan aşağıya sahile indikten sonra küçük bir akarsuyu taşlara basarak geçmeniz gerekecek. Bu noktada su geçirmez bir ayakkabı giymelisiniz. Peki bunlara değer mi bence kesinlikle evet.
Son olarak bizim gittiğimiz yaz gününde dahi havanın dondurucu soğuk olduğunu buna da hazırlıklı olmanızı öneririm. Bu yarımada çevresinde puffin gözlemi ve fok gözlemi yapabileceğimiz noktalar da var. Bu sizin ilginizi çekmezse bile göremezsek bol bol at ve koyun göreceğiniz garanti.
BORGANES
Burası çok dar ve uzun bir yarım ada üzerinde üç tarafı denizle çevrili güzel bir yerleşim. Araba ile içine girmenizi öneririm. Sonrasında köprüyü geçmeden Kaffihüs adlı bir kaffe var. Eğer Walter Mitty'nin gizli yaşamı filmini izlemişseniz filmiz bir sahnesi burada çekilmiş. Çok manzaralı bir nokta.
Buradan başkente 70km yolunuz var. Akureryi ile Reykjavik arası 388km durarak ve gezerek dönerseniz bir gününüzü alacak zaten. Burada söz etmedim ama görmeye değer bir noktada Hraunfossar şelalesi. Bizim zamanımız yetmedi yoldan 50km içeride oldukça etkileyici bir yer. Planınız yeterse bir bakın derim.
Biz yine başladığımız yerdeyiz başkentte aynı otelde Hotel Grimur'da konakladık. Kesinlikle öneririm burayı. Detaylı birinci bölümde anlattım ilgilenirseniz bakabilirsiniz.
Bir genel bilgiler yazısı ve yedi bölümden oluşan gezi yazısı ile İzlanda yazı dizini tamamlamış oldum. Peki gezmek deydi mi? Kesinlikle evet rüya gibiydi diyebilirim. İzlanda gezegeni bu dünyadan tüm farklılıklarıyla sizin keşfetmenizi bekliyor.
Comments