İzlanda’da bir gün daha geçirmek üzere çıktık yola. İlk gün başkente kadar kısa bir yolumuz vardı. İkinci gün ise paket bir planı izledik. Adanın güney rotasına yönelince artık günler benim parçalara ayırmam ve seçimlerimle ilerleyecek. Güney rotası boyunca 470 km yolu iki günde çok büyük ve faal yanardağların yanından benzersiz bir coğrafyada ilerleyerek geçireceğiz. Bugün kabaca üç şelale, bir uçak enkazı, eşsiz bir burun ve plaj, minik ve ıssız bir köy, son olarak da bir volkanik kanyon olacak. Tabi ki bol yol manzarası eşliğinde. Bugünkü yolumuz Selfoss kasabasından Hörgsland Cottages'e kadar 290 km olacak. Rotamızın ada içerisinde ilerleyişini genel bilgiler yazımda bir harita üzerinde gösterdim. Arzu ederseniz bakabilirsiniz.
SELJALANDSFOSS
İzlanda’da dağdan bayırdan, yanardağdan buzuldan daha çok görmeye alışmanız gereken bir şey varsa o da şelaleler. İlerleyen zamanda işler “off tamam şelale işte” noktasına gelse de, dönüp geriye bakınca aslında ne kadar mükemmel doğal güzelliklere şahit olduğunuzu fark edeceksiniz.
İşte size yeni bir şelale. Yahu zati burada her yer şelale diye düşünüyorsanız birbirinden çok farklı tipte olanları seçmenizi öneririm. Seljalandfoss’u ülkenin diğer şelalelerinden ayıran en önemli özellik, arkasına geçip yürüyebiliyor oluşunuz. Gayet yüksekten akan bir şelale olan Seljelandfoss Şelalesi, fotoğraf sanatçılarının gündoğumu veya günbatımlarında pek çok farklı açıdan nefis kareler yakaladığı bir yer.
Ancak sırılsıklam ıslanmak hobiniz değilse su geçirmeyen kıyafetler giymeniz ve kameranız için su geçirmez kılıf bulundurmanız şart. Yani yağmurluklarınızı hazırlayın. Turunuzun ilk noktasında ıslanıp hastalık riskini göze almanın ya da fotoğraf makinenizi bozmanın âlemi yok.
Bu ülkede öyle muhteşem şelaleler göreceksiniz ki yol üzeri rastgele karşınıza çıkanlara burun kıvıracak noktaya geleceğinizi düşünüyorum. Ama dönerken en etkileyici 5 şelale anketi yaparsanız herkesin burayı yazacağına inanıyorum. On numara beş yıldız bir yer.
GLJUFURAFOSS
Buda ilkinin kardeşi olan bir şelale. Ama bir farkla sular aktığı platoda altında bulunan mağaranın tavanında bir yarık oluşturup. İçine akmaya başlamış. Tahminim odur ki şimdiye kadar gördüklerinizden tamamıyla farklı görünümde.
İçeri girmek için suyolunun üzerinden taşlara basa basa ilerliyorsunuz ve içerisi hayli ıslak bunun için hazırlıklı olmanız gerekecek. Su geçirmez bir ayakkabı ve yağmurluğunuz yoksa buraya girmeyi düşünmeyin bile.
Mağaranın içinde şelalenin önünde bir kaya var üzerine çıktığınızda sanırım nasıl bir benzeriz güzelliğe şahit olduğunuzu sizin aşağıdan çekilmiş resimlerinize bakarken çok daha iyi anlayacaksınız.
Bir gün gezgin olarak bir blok kurmak veya bir yer için bir profil fotoğrafı arıyorsanız, burası tam aradığınız yer. Çok acayip fantastik bir yer. Bence bu doğa harikası İzlanda'daki benim en çok beğendiğim bana en güzel gelen şelale oldu umarım sizde seversiniz.
EYJAFJALLAJÖKULL YANARDAĞI
Merak etmeyin aktif bir yanardağa çıkmayacağız sadece onu uzaktan gören bir noktadan adı Eyjafjallajökull Visitor Center olan hemen ana yolun kıyısındaki müzemsi binaya uğrayıp bilgi alacağız.
Nisan 2010’da patladığında havaya 8-9 km yükseğe volkanik kül saçması nedeniyle Avrupa’nın hava trafiğini kilitleyen ve müthiş bir havacılık kargaşasına yol açan bu yanardağ, İzlanda’nın günümüzde aktif olan onlarca yanardağından yalnızca biri ve emin olun küçük olanlarından birisi.
Arzu edenler bu yanardağın içine özel turlar düzenleniyor. Arzu ederseniz bu merkezden onlar hakkında bilgi almanız mümkün.
SKOGAFOSS
“Gün ilerledikçe gördüğümüz her şey gittikçe güzelleşiyor mu ne?” dedirtecek bir yere geliyoruz şimdi. “Skoga” İzlandaca gökkuşağı demek yani burası gökkuşağı şelalesi. Geçtiğimiz sayfalarda bir süre sonra şelaleleri sık göreceğimiz imasında bulunduysam kesinlikle yanlış anlamayın, burası da Güney İzlanda rotasında kesinlikle kaçırılmaması gereken bir yer. Güneşli bir havada gidiyorsanız sizi şelalenin hemen yanında belki de bugüne kadar karşılaştığınız en belirgin ve en yakından görebileceğiniz gökkuşağı olacak. Hatta birkaç gökkuşağı bile bekliyor olabilir. Biz aynı anda iki tanesini birlikte gördük. Neden gökkuşağı şelalesi adını aldığını hemen anlayacaksınız. Skogafoss’un en popüler şelalelerden biri olarak benimsenmesinin sebeplerinden birisi de bu diyebiliriz. Gerçekten de foto grafik açıdan şahane bir manzara ile karşılaşıyorsunuz.
Skógafoss ise 25 metre genişliğinde 60 metre yüksekliğindeki muhteşem bir şelale. Rivayete göre bu bölgenin ilk Viking yerlilerinden olan Þrasi Þórólfsson, şelalenin arkasındaki bir mağaraya hazine sandığı saklamış. Yıllar sonra başkaları bu hazine sandığını bulmuşlar ancak tam sandığa ulaşacaklarken sular arasında sandık kaybolmuş. Sandıktan geriye tek bir yüzük kalmış. Bu yüzük bölgedeki bir kilisenin kapısında sergilenmekte.
Şelalenin yanından yukarısına tırmanan bir patika var. Bizde bu yoldan biraz yürüdük. Yol oldukça dik ve yorucu, soğuk ülkeye karşın hayli terliyorsunuz. Eğer şimdiye kadar hiç yürüyüş yapmamışsanız ve bunu son gün okuyorsanız sizin için çok geç. Ama vaktiniz varsa yürüyüşlere başlayın oralarda dağda bayırda kalmayın. Nehri yukarıya doğru takip ederken tanık olacağınız manzaranın güzelliğine garanti verebilirim. Pişman olmayacaksınız. Son olarak Thor ve Secret Life of Walter Mitty filmlerinin bazı sahnelerinin çekildiği yerdesiniz. Birçok filme konu olmuş klasik bir görsel var karşınızda.
Şelalenin yakınına gittiğinizde ıslaklığa hazırlıklı olun. Ama mutlaka yakınına gidin. Suyun sesi ve yüzünüze yuran ıslaklık sizde inanılmaz bir huzur verecek. Düşünün dünyanın öbür ucuna kelmiş bir kaşifsiniz ve bu manzarada size doğanın bir hediyesi. Özgürlüğün ve yeni ufukların tadını çıkarın.
SKOGAR MÜZESİ
Şelaleye çok yakın konumda geleneksel İzlanda evleri, okul binası, kilisesi ve yerel tekniklerin anlatıldığı hoş ambianslı bir yer. Evleri ve okulu bile görmek çok hoş. Ama bizim vakitimiz biraz sıkıntılıydı içine girmedik Arzu ederseniz değerlendirebilirsiniz.
SOLHEİMASANDUR UÇAK ENKAZI
Burada 1973 yılında acil iniş yapmak durumunda kalan ve bunun sonucunda kaza yapan bir Amerikan donanma uçağının kalıntıları var. Söylentilere göre kuyruğu ve belli parçaları birileri tarafından çalınmış. Bu sebeple sadece bir kısmının orada bulunmasından ve yer aldığı kumsalın siyah kumlardan oluşmasından doğayı ortada resmen bir bilim kurgu bir ortam var. Merak etmeyin, kazada kimse yaşamını yitirmediği için ortada hayalet falan olma ihtimali yok. Yine de gizemli bir havası olduğunu ve değişik bir fotoğraf yakalayabileceğiniz gerçeğini de göz ardı etmeyin. Yaz aylarında çok kalabalık olduğunu şöyle boş bir resim almanın çok zor olduğunu unutmayın. Burada tek sorun 20 dakika yürüme mesafesi. Biz bu nedenle gitmedik umarım vaktiniz olur sizi burayı görürsünüz. Bulmak kolay Skogafoss'tan doğuya ana yoldan devam edin. Bir kaç kilometre ileride sağda park etmiş arabaları görünce durup yürüyün. Bu ıssız ülkede yaz ayında hiç bir yer ıssız değil kesinlikle korku duymayın, yanlızlıktan çekinmeyin.
DYRHOLAEY BURNU
Bir şair veya ressamın görse affetmeyeceği güzellikte olan Dryholaey burnu, insanda okyanusun ortasında bir adada, aslında dünya üzerinde ne kadar küçük olduğumuzu hissettirecek cinsten bir yer. İzlanda’da her şeyin oluşumu gibi buranın kökeni de volkanik hareketlere dayanıyor. Aslına bakarsanız kayalardan oluşmuş, deniz kıyısında yer alan bir geçit şeklinde de tanımlanabilir. İki tarafı var ve her iki tarafında ayrı bir dünya yer alıyor.
Ancak daha çok “anlatamam görmen lazım” tadında bir yer olduğu için görsele bakarsanız kafanızda daha net bir şey canlanacaktır. Malta'da biz gitmeden bir kaç önce çöken Azur Window benzeri olan hole'ü burada yakaladık çok mutluyum.
Az yürümeli süper manzaralı normal dışı bir yer. Dyroholey tabelasından girin. Acayip tuhaf bir manzara denizinde tepeye gelince yol ikiye ayrılır. Sol kızım Reynisfjara plajını görür ve düz dür. Resmini koyduğum arkta burada yer alır.
Sağ kesim dik bir yokuş içeriyor. Eğer çamurluysa veya kış ayındaysanız. Çok iddalı bir 4x4 aracınız yoksa çıkmayın. Biz normal bir araçla kuru bir günde çıktık. Ama sonuçta manzarada rüzgarın şiddeti de inanılmaz. Rüzgar sizi uçurup götürmezse görecekleriniz hep hatırlanacak cinsten.
Yaz ayındaysanız İzlanda’nın meşhur ve tatlı kuşu Puffin’i burada görme olasılığınız çok yüksek. İyi yere kapak atmışlar.
REYNİSDRANGAR
Sanki suyun içerisine süs olarak konulmuş, insan bakınca şaşkına dönsün diye yapılmış hissi veren volkanik bir kayalık. Manzarayı bütünleyici etkisi müthiş, görsellik inanılmaz.
REYNİSFJARA PLAJI
Dyrholaey sahilin bir ucuyken Reynisfjara öbür ucu ancak yürüyerek ulaşamayacağınız kadar uzun bir sahil burası. O yüzden tekrar arabaya binip Reynisfjara yani siyah sahile (Black Sand Beach) doğru yolunuza devam etmelisniz. Volkanik kül ve lav püskürmesi sonucu günümüzdeki halini alan Reynisfjara siyah kum plajına ayak bastığınız anda durumdaki gerçek dışılık yüzünden gözleriniz elfleri arayacak sanırım… İnsan burada resmen kendini Mordor’a yüzüğü götürmeye çalışan Frodo gibi hissedebilir. Bu plajın en popüler noktalarından biri ise lav taşlarından oluşmuş ve Gardar adı ile bilinen kayalık.
Bunun izahı mümkün değil ama şunu söyleyeyim ki Reykjavik’teki opera binasının camlarının neye benzediğini hemen anlayacaksınız. Unutulmaz resimleriniz olacak. Gerçek dışılığın limitlerinde bir yer.
Güzel fotoğraf çekeceksiniz diye suya fazla yaklaşmayın, burada oldukça kuvvetli bir akıntı var. Daha önce kendini bu akıntıya kaptırıp hayatını kaybeden insanlar bile olmuş. Ters akıntılar sebebiyle 200 kadar denizci ölmüş bu denizde. Bu yüzden denize girmek yasaklanmış. Gerçi 5-7 derecelik suya kim girer diye düşünebilirsiniz ama ben şaka olsun, ilginçlik olsun veya yüzme olsun diye denize giren 20 kadar insan videosu gördüm. İnsanlar ne acayip anlamak zor. Bu kadar az insanın yaşadığı ülkede nesillerdir denizci olan bir toplumda 200 kişi kadar insanın öldüğü denizin insanlara yüzmek veya girmek için çok cazip gelmesi tuhaf gerçekten.
Tüm bu iç karartıcı duruma karşın bu plaj ve simsiyah kumları, bazalt kayalıkları ve Reynisdrangar kayalıklarının denizin içerisindeki konumu sizi sizden alacak. Yemek için önce Vik kasabası yapıp sonra buraya da dönebiliriz belki bunu bilmiyorum.
VİK KASABASI
Vik ufak bir sahil kasabası. 250 nüfuslu. Ama güneyin en büyük yerleşim yeri. İçinde marketi bile var (vuhuuuu!). Vik sahilleri kapkara ve oldukça popüler. Manzarası ise muhteşem, filmlerde az sonra tuhaf olayların döneceği yerlere benziyor. Acayip panoromik bir kilisesi ve görüntüsü var. Öğlen yemeği için veya bir kahve için durabilirsiniz. Hazır insan görmüşken durmak lazım değil mi?
Vik Eyjafjallajökull patlamasından en çok etkilenen yerlerden biri olmuş (çünkü çevrede başka doğru dürüst kasaba yok) Ayrıca şu an bulundukları noktanın Myrdalsjökull buzulunun kapladığı Katla yanardağına yakınlığı itibarıyla hala riski bir bölge olduğu söylenebilir.
Vik, Reykjavik ile Güney İzlanda turunun son noktası olan Jökulsarlon’un tam orta yerinde bir noktada olduğu için, bir şeyler yemek ve mola vermek için ideal bir noktada. Pek çok insan bu noktadan geri dönüyor. Ama bize durmak yok yola devam.
FJADRARGLJUFUR KANYONU
Fjadrargljufur’un adını çok düşündüler mi bilmiyorum ama siz değerli gezi arkadaşlarım için heceleyeyim “fyad rar gluyu fur” şeklinde okunuyor. Adı gibi çok acayip yer bir kanyon ancak bildiğiniz ve hayal ettiğiniz hiçbir kanyona benzemiyor. Baştan sona doğa harikası olan İzlanda’nın pek çok yeri gibi büyüleyici ve telaffuzu zor mekânlarından yalnızca biri. Burayı görmeye değer kılan özelliği ise, yaklaşık 100 metre derinliği ve 2 km uzunluğuyla İzlanda’nın en etkileyici ve gerçek dışı kanyonu olması. Bu gezide gerçek dışı kelimesini çok yazdım sanırım. Bugün için bu son olsun yarın yazmaya devam ederim.
İzlanda’nın güneydoğusunda yer alan Fjadrargljufur, buzul çağından geriye kalan ve yaklaşık 2 milyon yıl yaşında oldukça eski bir doğal güzellik. Tarım ve turizm açısından İzlanda’nın önemli noktalarından biri olan Kirkjubæjarklaustur’a yakın bir noktada konumlanmış. Son yazdığım insanın akıl sağlığını zorlayan kelimeyi aşağıda açacağımdan şimdilik şekilsel bir bakış yapın.
Oldukça kıvrımlı bir yapıya sahip olan kanyon, patikalarla çevrilmiş yaklaşık 2 kilometrelik güzergâh izlenerek rahatlıkla keşfedilebiliyor. Bir müzik klibi sonrası o kadar çok turist gelmiş ki çimenlerin zarar görmesi nedeniyle 2019 yılında 1 Hazirana kadar ziyarete kapatılmış. Biz çok şanslıydık burayı hemde çok güzel bir havada gördük.. Peki bu 2 kilometreyi yürümelimi siniz? Şelaleye kadar mutlaka evet. Ben size yürümeyin desem bile siz istersiniz. Yalnız o kadar çok resim çekeceksiniz ki nasıl ilerleyeceksiniz tam bilemiyorum. Eğer insanlar taşkınlık yapmasaymış eskiden içine girilebiliyormuş. Bu durumda manzara kat be kat güzel olurdu sanırım.
Fjadrargljufur turu boyunca birçok noktada şelale akıntılarıyla ve nefes kesen dik yamaçlarla dolu bir görsellik var. Fotoğraf meraklılarını kendine âşık edebilecek, muhteşem anılar biriktirmek için de ideal bir nokta.
KİRKJUBAEJARKLAUSTUR LAV AKINTISI
Bu ismi lazım değil yer Laki yanardağının 1783-1784 yılları arasında bir yıl süren faaliyetleri ile oluşmuş. Patlama Marmara denizi büyüklünde üzerinde buzullar olan bir plato oluşturmuş. Yeryüzündeki kaydedilen en büyük volkanik faaliyet buymuş. O kadar büyük ki uydu dışında tam olarak anlamak mümkün değil biz de kıyısında konaklayıp biraz yol alacağız. Sonraki yazıda göreceklerinizin nasıl oluştuğu hakkında belki biraz fikir verici olabilir diye yazmak istedim.
Bu günlük bu kadar biz burada Hörgsland Cottage isimli bir tesiste konakladık. Bu ilk cottage konaklamamızdı. Çok şirin, sımsıcak çok güzel bir ortam kesinlikle öneririm. Mutfağıda çok yeterli çok güzel bir deneyim oldu.
Comments